Son günlerde gündeme sokulan Lozan tartışmasıyla, Abdülhamit kimliğiyle sanki yeni bir Osmanlıcılık ruhu mayalandırılır oldu.
Bu mayalandırma; bir üst aklın projesi midir, Türkiye'yi Ortadoğu içine çekmek midir, Ortadoğu'nun bir parçası haline getirmek midir, bilemiyoruz.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuştu pir konuştu ve 24 Temmuz 1923'te imzalanmış Lozan Antlaşması gündeme düşer, tartışma başlatılır oldu,
İşte zafer midir, hezimet midir diye günlerdir tartışılan ve de tartışılacak olan bu konuya bir bakalım dedik. Ama önce Erdoğan, 2 ay arayla Lozan için neler söylemiş bir görelim dedik.
*      *      *
24 Temmuz 2016 günü Erdoğan:
"Aziz milletimizin inanç, cesaret ve fedakârlıkla elde ettiği zafer, Lozan antlaşmasıyla diplomasi ve hukuk alanına taşınarak tescil edilmiştir" demişti.
29 Eylül 2016 günü Saray'daki 27. Muhtarlar toplantısında:
"Bugüne kadar Lozan'ı bize zafer diye yutturmaya çalıştılar, Bunun neresi zafer?" dedi.
Yine 24 Temmuz'da, "Bu antlaşma devletimizin tapusudur" demişti.
29 Eylül'de, "1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a razı ettiler" dedi.
*      *      *
Ve yine 24 Temmuz'da:
"Cumhuriyetimizin banisi  (kurucusu)  Gazi  Mustafa Kemal  başta olmak üzere, antlaşmanın mimarı olan devlet adamlarımızı rahmetle anıyorum" demişti.
29 Eylül'de:
"Bize Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştılar. 'O masaya oturanlar' bunun hakkını veremediler" dedi.
*      *      *
Yani her yıl yapılan anma törenlerinde, Lozan anlaşması ve imzalayanlar için büyük övgüler yapmıştı Erdoğan.
Nitekim daha 2003'te:
"Türk milleti için hem cephenin hem siyasetin zaferi olan Lozan antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı dönüm noktasıdır" demişti.
Ama 29 Eylül 2016 günü:
"Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'da verdik. Zafer bu mu?" dedi.
Oysaki 12 Adaları 1911'de İtalya, Ege adalarını 1912 Balkan Harbi'nde Yunanistan almıştı; çünkü Osmanlı feci bir mağlubiyete uğramıştı.
*      *      *
Bu olgulara karşın Lozan tartışılamaz mı? Elbette tartışılabilir.
-Ancak yanlış ve eksik bilgilere dayanarak bunu bir hezimet gibi göstererek değil.
-Özellikle de içinde bulunduğumuz coğrafyanın ve zamanın hassasiyeti nedeniyle, bunu 93 yıl sonra yüksek sesle tartışılır hale getirerek değil.
-Ve Türkiye'yi temsilen imza atanları suçlar bir dil kullanarak değil.
-Ve de yaşama ve yaşatma şansı kalmamış, parçalanmış, paylaşılmış, Anadolu'nun bir bölgesine hapsedilmiş bir imparatorluğun kalıntısından yaratılan bir devletin kurucularını itibarsızlaştırmak amacıyla hiç değil.
*      *      *
Peki, Lozan'a neden itiraz ediliyordu? Yıllarca duyulan bu itirazın nedeni ne idi?
-Elbette Lozan'a itiraz, bilinçaltında birikmiş bir öfkenin dışa vurumu idi.
-Lozan sürecinin, Türkiye'nin resmen Osmanlı'dan ve dolayısıyla İslam kültüründen koparılması olarak algılanmış ya da algılatılmış olması idi.
Ama daha gerçekçi bir bakışla ifade edersek; Lozan'a yapılan itiraz, gerçekte Lozan'a değil hilafet ve saltanatın kaldırılmasına idi.
Yani itirazın ana dolgusu, hilafet ve saltanatın kaldırılması olmuştu.
Herhalde 2 ay önce övgüler dizip, 2 ay sonra yergiler dizerek Lozan Antlaşmasını hezimet olarak sunmanın da bir başka izahı yoktur sanırım.