Bakanlar Kurulu kararıyla liselerde de türban serbest bırakıldı. Yönetmelikteki kılık kıyafet bölümü yeniden düzenlendi.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'nın açıklamasına göre türban serbestliği 5. Sınıfa kadar da inebildi. Yani hem lisede hem ortaokulda...
Denilebilir ki; burası Müslüman bir ülke, serbest olunca ne sakıncası vardır?
Denilebilir ama Türkiye'de bu konu yıllarca politik bir kavgaya dönüşmüştü. Siyasetin beslenme aracı yapılmıştı.
Ve de türban bir giysi olmaktan çıkmış, inanca dayalı büyük bir kamplaşmanın aracı olmuştu.
İşte bu nedenle sakıncalıdır. Okullar yeni bir tartışmanın ve yeni bir yarılmanın alanına çevrilir olacaktır.
Dışarıdaki siyasal şiddet okullara taşınır olacaktır.
Ve de türban üzerinden okullarda yeni bir mahalle baskısı yapılır olacaktır.
Çünkü bu okullar üniversite değildir. Bu okullarda, öğrencilerin kimliği üzerinde aile ve mahalle daha belirleyici konumdadır.
* * *
Şu sorular, herhalde cevaplandırılması gereken sorular olmalıdır:
-Neden her şey kadınlarımız ve kızlarımız üzerinden inşa edilmektedir?
-İnanç, neden hep kadınların giysileri üzerinden vurgulanmaktadır?
-Ülke nüfusunun yarısını oluşturan kadınlarımız, neden siyaset için "kobay" olarak kullanılmaktadır?
-Laiklik, neden yalnız kadınlar üzerinden...
-Namus, neden yalnız kadınlar üzerinden...
-Ve kadınlar üzerinden yapılan bu değerlendirmeler, neden daha çocuk yaştaki kızlarımızdan başlatılmaktadır?
Yani neden, özellikle kızlarımız üzerinden bir siyasal ve sosyal taban yaratılmak istenmektedir?
* * *
İşte tüm bu ve benzeri nedenlerle soruna sadece türbanın özgürlüğü olarak bakmak yanlıştır.
Çünkü Türkiye:
-Demokratik yapısını tam olarak inşa edememiş bir ülkedir.
-Farklı inanç grupları; bugüne kadar kendisini baskı altında hissetmiştir, dışlanmış olarak görmüştür.
-Farklı inanç grupları; bu toplum üzerinde hem şiddetin örgütlendiği, hem de toplumsal kavganın anahtarı olarak kullanılmıştır.
-Ve de farklı inanç grupları; siyasetin kolay inşa alanı olarak görülmüştür, kullanılmıştır, halen de kullanılmaktadır.
İşte bu karar, farklı inanç gruplarını daha da tahrik eden ve de ettiren bir ortam yaratacaktır.
* * *
Ve okulda:
-Öğrencilerde bir ayırımcılık kuşkusu doğacaktır. Öğrencinin zihinsel dünyası büyük ölçüde örselenecektir.
-Mahalle kavramının güçlü olduğu yerlerde, özellikle küçük yerleşim birimlerinde çocuklar ve aileler üzerinde yoğun bir mahalle baskısı olacaktır.
Çünkü bu okullar, aile çevresinin içindedir.
-Okulların kültürel ortamı, daha muhafazakâr yönde gelişecektir.
-Okullarda, türban ya da başörtüsü takmayan öğrenci ve öğretmen için daha tehditkâr bir ortam oluşacaktır.
* * *
Bu konuda;
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk'un "Bu yönetmelik değişikliği ile birlikte orta öğretim kurumları da din istismarı yapanların, istismar alanı olmaktan çıkmıştır" ifadesi doğru değildir.
Oysaki yapılan din istismarı, şimdi daha büyük ölçüde yapılır olacaktır.
Bilinmelidir ki, bu karar 15 milyon öğrencinin eğitim yaptığı kurumlara taşınır olmuştur.
Eğitim-Sen Genel Başkanı Kamuran Karacan'ın "Karar, okullar üzerinde siyasi bir müdahaledir. Laik eğitimin olduğu bir ülkede, karar travma yaratacaktır" ifadesi doğrudur ve önemlidir.
Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir'in "Sonraki adım karma eğitime son vermek olacak" ifadesi büyük bir endişenin paylaşılmasıdır ve önemlidir.
* * *
Peki, ne yapmak gerekir?
-Bu karar kaldırılmalıdır.
-Çevremizde, ülkemizi de içine alacak kadar yayılan bir tehlike varken, okullarımızı rahatsız edecek bu karar kaldırılmalıdır.
-Zaten var olan ayırımcılığın okullarda da yeşermesine fırsat verilmemelidir. Ve de türban üzerinden, öğrencilerimizin zihinsel dünyası örselenmemelidir.