Bütün iller gibi Çorum da, kendini göstermek istiyor.
Tabii böyle şeyler lafla olmuyor. Önce hayâl olarak, sonra fikir olarak bir şeyler yaratmak; sonra o fikri, projeyi hayâta geçirmek için fiilen çalışmak şart. Çorum’un şansı, hazırda elinin altında bir HİTİT MEDENİYETİ olması. Leblebi, dersek zaten o, Çorum ile özdeş.
Nitekim LEBLEBİ TOZU filminin leblebi tozu ile hiç alâkası yok. Film Hititlerden kalma bir tarihî eserin kaçak olarak satılması. İstanbullu bazı karanlık işlerin adamlarının da bu kaçakçılıktan istifade etmek istemesi. Filmin konusu bu. AMA ….
Ama film tamamen Çorum görselliği ile donanmış. Şahane kamera çekimleri ile Çorum, köşe bucak resmen afişe edilmiş. Resmen profesyonelce Çorum’un reklâmı yapılmak istense, bundan güzel yapılamazdı.
Şehir olarak Çorum’un cadde ve sokakları, saat kulesi, Anitta Oteli, Kale birkaç kez, çok güzel görüntülerle sunulmuş. Boğazkale, Alacahöyük, Hattuşa, Yazılıkaya, Şapinuva, tünel, mezarlar, müze, Aslanlı Kapı, heykeller, çok güzel görüntülerle verilmiş. Filmin kurgusu, konusu da güzel. Kaçakçılık ve polisiye bir film ama hiç gerginlik yok. Hiç vurdu kırdı, öldürdü yok. Bıçak yok, silah yok. Kaçan yok kovalayan yok. Bol bol espri var, gülme var, neşe var. Kaçakçılar veya mafya işlerini rahat yapmak için Çorum hâline bürünmek için Çorumlu olma ve Çorumca konuşma eğitimi yaparken, resmen Çorum’u tanıtıyorlar.
Çorum Belediyesi veya Vilâyetimiz Çorum belgeseli yapsa, dünya para harcasa bu kadar hoş tanıtım yapamazdı.
Filmi Dr.Rifat Patır ağabeyimiz, Muzaffer Gündoğar, Bahri Güven ve Cengiz kardeşimle izledik. Güldük, eğlendik ve memleketimizi gezdik. Ses düzeni öyle kulakları yırtan cinsten değildi. Bunun için sinemacı kardeşlerime teşekkür ederim. (Zira küçücük salonda kulakları patlatan yüksek volüm, bizi sinemadan soğutuyor) Çorumlu olsanız bile, Çorum’u kameranın ucundan görmek çok daha başka. Filmde inanın kendinizi göreceksiniz. Hatta Çorum’u biraz daha seveceksiniz. Bu fırsat kaçmaz. Film gitmeden siz gidin.
HER ÇORUMLUNUN GÖRMESİNİ İSTERİM.
Ayrıca senarist, Nimet Erdem, Kudret Ayşe Yılmaz’a böyle bir konuyu işledikleri için teşekkür ederim. Yapımcıları, Hande Alpaslan, Yönetmen Hakan Eser kardeşime ve filmde rol alan bütün oyunculara teşekkür ederim.
Onlar film çevirdiler. Mesleklerini icra ettiler. Fakat bunun izi, ışığı Çorum’a düştü. Bizim de gönlümüzü aldılar. Çorumlu filme itibar etti. Bilhassa Cumartesi-Pazar salonlar doldu. Çorumluya da teşekkür ederim.
*
Ben böyle filmleri bir milliyetçilik örneği olarak görürüm. Tek şehirlerimizi ve tümden ülkemizi tanıtım böyle olmalı. Espri, şaka, oyun, film her ne yaparsak içine memleketçilik, milliyetçilik, kokusu katmalıyız. Ders ve terbiye verici sahneler koymalıyız. Gençlerimize, millî ve dinî değerlerimizi; örf ve âdetlerimizi, tarihimizi, sinema ile tiyatro ile böyle aşılamak, millî bir vazifedir. Her senaristin, yapımcının zihninin bir köşesinde bu anlayış “hazır ol”da durmalı.
Keza edebiyat alanında da yazar ve şairlerimiz, plastik sanatlarda, ressam, heykeltıraş ve mimarlarımızda da, bu tabiî, toplumculuk, halkçılık ruhu olmalı ve bunu eserlerine yansıtmalı.