Bir ‘paralel devlet’ furyasıdır gidiyor.
Aç gazeteleri, “Cemaat, milli orduya kumpas kurmuş…”
Aç radyoları, “Cemaat, adliyenin tüm kadrolarını sinsice ele geçirmiş…”
Aç televizyonları, “Cemaat, Mülkiye’ye, Adliye’ye, Emniyet’e, Mit’e, Tib’e de sızmış.”
Çık sokağa, “Cemaat, oralara, buralara, şuralara da sızmış; oralarda, buralarda, şuralarda da Paralel Devlet oluşturmuş!”
… …
Yok paralel devlet, yok yuvarlak hükümet, yok çapraz muhalefet, yok dikdörtgen basın…
* * *
Yok böyle bir şey.
Bu furya, 17 Aralık’ta ortaya çıkarılan yolsuzlukları gölgeleyip, unutturmak için Sayın Başbakanın talimatlarıyla, AKP kurmayları tarafından yazılmış, “Aaaa cambaza bak” senaryosu. Hep birlikte yazıp, hep birlikte sahneye koydukları bir oyun bu.
Şimdi de utanmadan sıkılmadan, hep birlikte oynuyorlar.
Seyredenler içersinde, yiyen(!) de var, yemeyen de.
Ama bilinsin ki, bunu yemeyen, buna inanmayan insan sayısı çok daha fazla…
Ve o insanlar, bu olup bitenlere, her bir yerleriyle gülüyorlar.
* * *
Haa… yok mu kumpas?
Elbette var.
Yok mu art niyet, yok mu yalan, yok mu tezgâh, yok mu soygun, yok mu rüşvet, yok mu talan?
Elbette var. Hem de gani…
Ancak hiçbir şey tek taraflı değil.
Ne yapıldıysa, görüşe, danışa, ortaklaşa yapıldı.
Bu yapılar(!) birlikte kuruldu. Kararlar birlikte alındı, birlikte uygulamaya kondu.
Orası senin olsun, burası benim, dendi.
Sen bundan sorumlu ol, ben bundan dendi.
Bu ülkeyi adım adım birlikte şeriata götüreceğiz, dendi.
Bize baş kaldıranın başını, birlikte ezeceğiz, dendi.
Haaa… Bu arada, biri diğerine göre daha fazla üstünlük, daha fazla öncelik kullanmış (kullanmak istemiş) olabilir mi, olabilir.
Ama bu durum, birinin, diğerinden daha namuslu, daha arlı olduğu göstermez.
Al birini, vur ötekine…
Şekilde görüldüğü gibi, ne yaptılarsa, birlikte yaptılar.
Ya da birine ters geleni öteki; ötekine ters geleni beriki görmezden geldi. Ama günü geldiğinde kullanılmak üzere öteki berikini; beriki de ötekini fişledi, gizlice görüntüleyip arşivledi.
Yok yani, öyle paralellik maralellik; tam aksine iç içe geçmişlik var.
İç içe geçmiş sahtekârlıklar var.
… …
Başbakan daha yakın zamanda, “Ne istediniz de vermedik?” demedi mi?
AKP’nin acar vekili Şamil Tayyar, “Biz onlara Emniyeti verdik…” demedi mi?
Dedi.
O zaman nereden çıkıyor, bu ağlanmalar, sızlanmalar? Niye durup, durup efeleniyorlar birbirlerine?
Çünkü rant kavgası başladı.
Çünkü karşılıklı olarak şişen egolar bir bir patlamaya, patlatılmaya başladı.
Egolar, balonlar patladıkça, yeni yeni pislikler ortaya çıkmaya, dökülmeye, saçılmaya başladı.
Yakın zamana kadar, iktidarın kankası durumunda olan Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, katıldığı bir televizyon programında aynen şunları söyledi; “… 2013’ün Mayıs’ında, ABD’ye gitmeden önce, Hoca Efendiyle görüşmek istediğinizi, ‘Gökten ne yağar da yer kabul etmez’ şeklindeki söyleminizle, ortaya koymadınız mı? ABD’ye gittiğinizde Hoca Efendi sizi kabul etmeyince, Bülent Arınç’ı göndermediniz mi? Hoca Efendiyle görüşen Arınç, ‘Dua ve emirlerinizi bekliyoruz…’ demedi mi?
Yine aynı ay içersinde, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Hoca efendimizi ziyaret edip, malum konularda onu bilgilendirmedi mi?”
* * *
Başbakan hâlâ “paralel devlet” senaryoları yazıyor.
Yok kardeşim, yok öyle bir şey.
Ne yaptılarsa birlikte yaptılar. Askerin de, malum kurumların da, Fenerbahçe’nin de başlarına çorapları birlikte ördüler.
* * *
Yazımızı, Sayın Başbakanın, Ahmet Kaya istismarı yaparken kullandığı jargonla bitirelim de birilerine kapak olsun.
Lan Asker için de, Fenerbahçe için de kumpas kurulurken hepiniz oradaydınız be, hepiniz birlikteydiniz… Ne yaptıysanız, birlikte yaptınız…