Türkiye, Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana, tam bir demokrasiyi dolu dolu yaşayamadı. Demokrasi şeriat hukukuna karşı bir rejimdir. Avrupa’da reform ve rönesans hareketlerinden sonra şeriat hukuku yıkıldı. Türkiye’de demokratik devrim şeriat hukukuna karşı gerçekleşti. Gerçekleşme yılları dikkate alınırsa sancılı olmuştur. Günümüze kadar da zaman zaman artarak ve eksilerek gelmiştir. Askeri darbelerle kesintiye uğradığı da olmuştur. 
Laiklik demokrasinin temel taşıdır. Laiklik yoksa demokrasi de yoktur. Laiklik konusunda Türkiye, tarihinin en sıkıntılı, en sorunlu dönemini yaşamaktadır.
Demokrasi ilkel toplumlarda gerçekleşmesi zor bir durumdur. Belli bir sosyal ve toplumsal gelişmenin var olması lazım. Oysa cumhuriyetin kuruluş yıllarına bakalım. Kadınları okuma yazma bilmiyor. Erkek okur yazar oranı ise yüzde onları geçmiyor. Büyük çoğunluk “elifi görse mertek sanacak” düzeyde. Kapitülasyon borçları sırtına binmiş, savaş yorgunu bir ülke. Ülkede salgın ve bulaşıcı hastalıklar kol geziyor. Gel de dört dörtlük demokrasiyi uygula, uygulayabilirsen.
Buna rağmen, demokratikleşmenin tohumları ekilmiş. Bundan sonrasında ekonomik gelişme, sosyal gelişme ile demokrasi paralel yürüyecektir. Pek çok alanda yapılan reformlar, ilk on yılda yapılan kalkınma hamleleri, eğitimde yapılan gelişmeler, demokrasinin gelişmesine, laikliğin büyük kitleler tarafından kök salmasına neden olmuştur.
Son yirmi yıl içinde ise, özellikle laiklik ilkesi ciddi yaralar almıştır.  Demokratik bir toplumun öncelikle laik ve demokratik yapıya sahip olması gerekir.
Laiklik din düşmanlığı değildir. Aslında tüm inananları inancı doğrultusunda güvence altına almaktır. Laikliği din düşmanlığı olarak gösteren anlayış, zaten demokrasiye de karşıdır.
Kavramları yerli yerine koymak lazım. Her dindar insan, dinci olmak zorunda değildir. Öyle de görmemek gerekir.
Her Müslüman, İslamcı olmak zorunda değildir, öyle de görmemek gerekir.
Her “ben Türküm” diyen ırkçı değildir, öyle de görmemek gerekir.
Her milliyetçiyim diyen de ırkçı değildir, o gözle bakmamak gerekir.
Sayın Yekta Güngör Özden’in deyimi ile “lâiklik adam olmakla başlar, nitelikli yurttaş olmakla gelişir, yürür. Barışın, akılcılığın, bilimciliğin, çağdaşlığın, insanlığın, aydınlanmanın, uygarlığın, başta bağımsızlık, özgürlük, egemenliğin kaynağının adı. Bunlar lâiklik sayesinde vardır.”
Demokrasiye giden yolun başlangıcı laikliktir. Laiklik yaşadığımız dönemde hava, su, ekmek kadar gereklidir. Demokrasinin olmazsa olmaz kuralıdır. Çağdaş Dünyada uygarlığın kapısını açacak, altın anahtar, laik olmaktan geçmektedir. Sonrası ise zaten demokrasidir.