Yeni açılan Yargıtay binası açılış töreninde eller gökyüzüne kalktı. Besmeleler ve dualar eşliğinde kurdeleler kesildi.

Aslında adli yıl açılış töreni ile Yargıtay binası açılış töreni, ince hesaplanmış bir düşünceden ibarettir. Yaratılan algıya bakılırsa laik cumhuriyetin ruhuna fatiha okunuyor. Diyanet İşleri Başkanı’nın, protokolde 40 sıra birden öne alınması, ülkede adeta bir şeri hukuk düzenine doğru gidildiğine işaret ediyor.

Verilen fotoğrafa bakılırsa, sanki şeyhülislam, başkadı ve padişah yan yana fotoğraf veriyor gibi bir izlenim oluşuyor. Aslında yapılmak istenen de zaten budur.

AKP iktidarında din istismarı olağan hale geldi. Daha doğrusu Zaten sicilinde “laikliğe karşı eylemlerin odağı olmak” kaydı var. Sürekli kameralar karşısında elleri havaya kaldırmak, Kuran’ı alıp kürsüye çıkmak, cüppede düğme aramak olağan hale geldi. Halkın oyu ile iktidar olmayı, artık rüyasında bile göremeyen iktidarın, dini duyguları sömürmenin ötesinde bir çıkışı kalmadı. Bu nedenle durmadan seçim yasaları ile oynuyorlar. Barajı indiriyorlar…Ne yapsalar oy hesabı ile iktidar umutlarını yitirdiler. Kendinize güveniyorsanız barajı kökten kaldırın!

Ali Erbaş! Bu ülkenin kurucusuna “lanet okumakla” ünlüdür. Unutulmasın o sözler kitlelerin beynine, yirmilik İngiliz çivisi gibi çakılı beklemektedir. Belli ki fetvayı son şeyhülislam Mustafa Sabri’den almışlar. O da Mustafa Kemal ve arkadaşları için “katli vaciptir” fetvası çıkarmıştı. Kurtuluş savaşı başlayınca Yunanlılara sığındı. Yunanlılara “destek verin özerk devlet kuralım” teklifi götürdü. Yunanlıların yanıtı netti. “Kendi ulusuna ihanet eden hainle, işimiz olmaz” dediler ve yüz vermediler. Mısır’a geçti, mezarı da Mısır’dadır.

Ulusal kurtuluş savaşı döneminde ve cumhuriyetin kuruluş aşamasında yurt içinde pek çok isyan çıktı, başta Anzavur İsyanı, Konya’da Delibaş İsyanı, Yozgat’ta Çapanoğlu İsyanı... gibi hepsinin de arkasında dış güçler, başta İngilizler vardı. Hepsi de dini duyguları sömürdüler. Tüm isyanlar din eksenliydi. Hepsinin de sonu hüsranla sonuçlandı.

Çıkmaza giren iktidar yine dini kullanmaya başladı ve muhalafeti de bu minderde güreşe çağırıyor. Halk istediği gibi inanır, dua da eder, namaz da kılar, oruç da tutar, ceme de gider, semah da döner, veya diğer inanç grupları, tartıştığımız konu bu değildir. Herkesi inancı ile başbaşa bırakmak ve saygı duymak bir uygarlık göstergesidir. Ancak devletin dini olmaz “Devletin dini adalettir”… Devlet tüm inanç gruplarına eşit ve adil davranmak zorundadır.

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu; “Türkiye Cumhuriyeti devleti şu anda laik değildir, demokratik hiç değildir, sosyal devlet olmaktan çıkmıştır. Hukuk devleti olmadığı çok açıktır ...” demektedir.

Anayasada yazılı olduğu halde, iktidar açıkça laikliğin ruhuna fatiha okumuştur. Şundan emin olalım ki, Türkiye’de 200 yıllık bir aydınlanma ve demokratikleşme geleneği vardır. Cumhuriyet bu değerler üzerine kuruldu. Laikliğe fatiha okuyan, laikliğe karşı sicilli olan AKP iktidarıdır.

Peki, halk bu duruma ne diyor? Türkiye’nin aydınlık yüzü, demokrasi güçleri söz sırasının kendisine gelmesini sabırla bekliyor. Onu da ilk seçimlerde göreceğiz. Neyin ruhuna fatiha okunmuş?