12 Ekim 2017 günlü "Kuzey Irak Referandumu Üzerine" adlı yazımda, "Elbette bugün Ortadoğu'nun yeni haritası şekillenirken Türkiye ciddi bir siyaset geliştirmelidir. Ama 'Esad için aldandık, Barzani için aldandık' diyerek; 'asarız, keseriz, bir gece ansızın gelebiliriz' diyerek ve iç politikaya yönelik hamaset edebiyatı yaparak bölgesel milli bir politika üretmek zordur" demiştim.

***

Evet, kısa sürede olmasa bile küresel güçlerin himayesinde Kuzey Irak'ta bağımsız bir devletin siyasal temeli atıldı diyebiliriz.

Şimdi ne olacak? Yani Türkiye ne yapacak?

Kuzey Irak yönetimine karşı siyasi, ekonomik, diplomatik ve askeri önlemler içinde hava sahasını kapatmak, sınırları kapatmak, ekonomik ambargo koymak, petrol vanasını kapatmak, diplomatik ilişkileri kesmek gibi...

Elbette bu yaptırımlar üzerinde ciddi ciddi düşünmek gerekir ya da gerekebilir.

Çünkü:

Bugüne kadar bölgeye yönelik siyasal bir konsensüs sağlanamamış ve de bir "milli politika" üretilememiştir.

-2011'de Libya yerle bir edilip petrolleri paylaşılırken, lideri Kaddafi linç edilip öldürülürken Amerikan ve genelde Batı yanlısı bir siyaset izlenmiştir.

O Libya ve Kaddafi ki, Kıbrıs Savaşı'nda Batı'nın silah ambargosuna karşılık silah ve petrol yardımı yapan tek ülke idi,

-2003'te Irak'ın işgalinde Amerikan yanlısı bir siyaset izlenmiş, destek verilmiştir.

-Suriye'nin parçalanmasında Amerikan yanlısı bir siyaset izlenmiş, destek verilmiştir.

Bu siyasetlerin hiçbiri kurucu felsefe ve kurucu değerlerle örtüşmemiştir. Bu toplumun içine sinmemiştir. Bu toplumun vicdanında kabul görmemiştir.

Yani Afganistan, Irak, Libya ve Suriye politikalarında yanlış yapıldığı, bugüne kadar

ABD politikalarına destek verildiği unutulmamıştır.

***

Genel olarak ifade edilirse:

-Özellikle Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla "soğuk savaş" döneminde, Sosyalist sisteme karşı mevzilendirilmiş İslam Dünyası'nı ve de özellikle Ortadoğu'yu yeniden dizayn eden Amerikan projeleri okunmamış ya da okunamamıştır.

-Bölgenin adım adım yeni haritasını oluşturan ve bir Amerikan projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi'nin gerçek amacı görülmemiş ya da görülememiştir,

Bu olguları, o dönemin Başbakanı bu dönemin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP iktidarının okuması gerekirdi. Özellikle muhalefetin bu konulardaki uyarılarının dinlenmesi, endişelerinin paylaşılması gerekirdi.

Ama kısa adı BOP olan ve bugünlerde fazla dillendirilmeyen Büyük Ortadoğu Projesi'nin amacı okunamadığı gibi, üstelik bir de "BOP Eşbaşkanı" gibi bir sıfat alınmıştı.

Özet olarak bu bölgede ABD projelerine hayır denilememiş, karşı konulamamıştır.

***

Özellikle Suriye politikası çok pahalıya mal olmuştur.

Küresel emperyal güçlerin asıl hedefinin Ortadoğu olduğu görülmemiştir. Ve de Libya gibi olacağı sanılarak Suriye politikasında büyük yanlış yapılmıştır.

Ve bugün için hem siyasal, hem sosyal, hem ekonomik ve de hem askeri açıdan bu maliyetin nerelere ulaşacağı bilinmemektedir.

Sonuçta bugün; Kuzey Irak için, iktidarın tek yanlı bakışıyla oluşacak bir siyaset, Türkiye'yi geri dönüşü olmayan bîr yola sokabilir kuşkusu vardır. Bu nedenle, muhalefetle birlikte bir politika oluşturmak en doğru yoldur.

Ne yazık ki iktidarın, özellikle CHP'ye uzak durması ve hamaset rüzgârlarıyla bir bölgesel politika üretiyor görüntüsü, bu kuşkuyu besler durumdadır.

***

Son günlerde ABD ve Batı politikaları ile yollar ayrılmış gibi bir görüntü var ise de bugüne kadar ABD'nin ve Batı'nın bölgedeki projelerine destek olunuşu, duyulan endişelerin kaynağı olmaktadır.

İşte bu nedenlerle diyoruz ki, arkasını getirmekte zorlanacağımız tehditler yerine, bölgenin anaforuna Türkiye'yi kaptırmayan bir politikaya İhtiyaç vardır.

Ve 911 km'lik Suriye sınırını, 331 km'lik Irak sınırını salt askeri önlemlerle değil, küresel politikalara boyun eğmeyen, barışçıl önlemlerle de koruyan milli bir politikaya ihtiyaç vardır.