İşte Medine’deki peygamber mescidini ziyaret edenler bu şerefe ermek için peygamberimizin kabri ile minberi -ki dar bir yerdir- orada iki rekat namaz kılmak için büyük bir izdiham ve sıkıntıya sebep olmaktadırlar. Halbuki Mescidi Nebi’de namaz kılan her ziyaretçi mutlak bu şerefe ermektedir. Medine’deki büyük sahabilerin ehli beytin metfun olduğu Baki mezarlığı, Kube Mescidi, Kıbleteyn Mescidi, Uhut-Hendek harplerinin yapıldığı ve R.SAV.in övgüsüne mazhar olmuş kutsal yerler ve dahaları Medine’de mevcuttur. O bakımdan oraların ziyaretinde de ilgililer gerekli ihtimamı göstermektedirler. Ayrıca 400 küsur sene bu yüce Türk milletinin hizmet ettiği yerlerdir.

Yavuz Sultan Selim Han’ın, Şam’ın fethinde Ümeyye Camisinde hutbe okuyan hatip, koca Yavuz Selim için “Hakimül Harameyn” yani kutsal yerlerin, Mekke, Medine ve Kudüs’ün hakimi ulu padişahımız diye hutbe okuyunca, camide ayağa kalkıyor. Hoca efendi, ben Allah’ın aciz bir kuluyum. Kutsal yerlerin hakimi değil; hadimiyim, kölesiyim, hizmetçisiyim demiş ve kulluğunu unutmamak için sol kulağına kölelik alameti olan bir küpe takmıştır.

İşte ecdadımız Osmanlı’nın kutsal yerlere bakışı bu idi. Ama ne yazık ki bugün o topraklarda kendilerine 400 sene hizmet eden Osmanlı’nın bir tek izini bırakmadan kalelerini yıktılar, kışlaları yok edip sildiler.

Böylece bunları ifade ettikten sonra otel hizmetleri ile bilgi sunuyorduk.

Medine’den ihrama girerek 450 km.lik Mekke-Medine hicret yolu ile Mekke’ye ulaştık. Mekke’de Aziziye semtindeki 3000 kişilik Diyanet’in arzu ve isteğine göre dizayn edilmiş, A’dan Z’ye Türk kültür ve örfüne göre hazırlanarak kiralanmış fevkalade 4 yıldızlı her türlü hizmetin verildiği bir otel. Her katta kat sorumlusu ve hizmetlisi var. 24 saat sıcak soğuk su. Katlarda hususi şişe sularının dizildiği bir köşe. Odalar mükemmel. Çift yatak. Çay için ketıl’ına kadar konmuş. Temizlik çok iyi. 10 katlı otelin 1-2-3 blok şeklinde, her blokta 6 tane 14-15 kişilik güçlü asansörler, disiplinli yönetim, hasta ve engelliler için el arabaları, yani herşey düşünülmüş. Boydan boya iki kat umumi hizmetlere tahsis edilmiş hastane, cami, konferans salonu, çamaşırhane gibi umumi hizmet alanları kendi kültürümüze göre dizayn edilmiş.

Umre ve Hac’da en önemli hizmet alanı şüphesiz ki sağlık konusudur. Arabistan’a çöl havası hakim. Ufak bir esinti ortalığı toz dumana çeviriyor. İncecik kum tanecikleri havada uçuşuyor. Solunum nedeni ile boğaza yerleşiyor. Bronşit, boğaz enfeksiyonları, ciğerlere kadar ulaşıyor. Gündüzleri 45-50 derece sıcaklık, otellerdeki ve haremde, Kabe’deki vantilatörler hastalık hatta ölüm saçıyor. Çünkü tavaf ve say nedeni ile sucuk gibi terleyen insanlar klimaların verdiği soğuk hava insanın bedenine kurşun gibi tesir ediyor. Anında bedenini saran grip, öksürük, tıksırık, ateş... hadi babam revire. Üç bin kişilik bir otelde 4-6 doktor, 8-10 hemşire, iki vardiye 24 saat sabah 9-16, akşam 16-12 arası sağlık hizmeti veriliyor. Takip ettim ve gördüm. Günde 300-400, bazen 500 hasta muayene oluyor. Durumu ciddi olanlar güneş çarpmış, sulu ishal, şiddetli ateş, düşmeyen tansiyon, su kaybı nedeni ile halsizlik vs gibi nedenlerle ağır hastalananlar Suud Arap hastanelerine sevkediliyor.

Yeri gelmişken, burada Türkiyemiz sağlık hizmetleri ile ilgili bir gerçeği ifade etmezsek haksızlık olur. Eşim, yüksek tansiyon, boğucu öksürük gibi nedenlerle Arap hastanesine (Kral Fahd) sevkedildi. Özürle söylüyorum, adına yazık. Koskoca hastane bizim sağlık ocakları kadar donanımlı değil. Laboratuvar var, tahlil yok. İlgi yok, hizmet yok. Acile gittik 3 buçuk saat hastanede kaldık. Doktor bir gidiyor, yarım saat yok, yedeği yok. Yani rezalet.

Uİlucami Baş İmam-Hatibi Mustafa Gökmen ve kafileden bir grup…

Fikret Hoca, kardeşi, Çakır Camii İmam-Hatibi Abdülhamit Çıplak ile…

(SÜRECEK)