Nasıl başlayacağımı bilemiyorum zor bir yazı. Kutlu Doğumun bir yenisini daha idrak ettik.
Hz. Peygamberimiz(sav) yüce Allah'ın kulu ve Resulüdür. Âlemlerin rabbi onu kendi nurundan yarattı ve övdü. Rabbimizin katında peygamberimizin (sav) terbiye ve en güzel ahlak üzere olduğu buyrulmuştur.
Allahu Teâlâ ona, "HALİFEM" demiştir. Ve insanlık için terbiye, aydınlık ve yol gösterici olarak dünyaya göndermiştir.
Hz. Peygamber (sav) iki cihanda da ümmeti için vardır. Onların refah ve saadetinden başka bir şey düşünmemiştir. Ne mutlu ona inanan ve ona yürekten, gönülden bağlı olan sizlere ve bizlere. Rabbim, bizleri iki cihanda da şefaatinden mahrum etmez inşallah.
24/05/2002 Cuma Mevlit Kandili ve Kutlu Doğum haftası başlangıcı idi. Mevlit, doğum vakti demek oluyor ve Peygamber (sav) Efendimizin doğum zamanına verilen özel ad olarak kullanılmaktadır.
Bir Hıristiyan yazarın yazdığı "Dünyada ilk yüz" diye bir kitap var. Bu kitapta kendine göre yaptığı sıralamada peygamberimizi (sav) 1. sıraya almaktadır. Bu beni çok etkilemiştir. Sizleri de etkileyeceğini düşünerek bunu yazmak istedim.
Âlemlerin rabbi yüce Allah bizlere bunca nimetin yanında en kıymetli olan aklı vermiştir. Şöyle bir düşündüğümüzde, dünyanın düzgün ve hiç şaşmayan nizamına baktığımızda mevsimler, gece gündüz, toprağın altında hava almadan yaşayan yüz binlerce mahlûkat, köstebekler, bin bir çeşit kurtlar, böcekler, solucanlar.
Ya denizler? Yüzlerce metre suyun altında yaşayan gözle görülemeyecek kadar küçük mahlûkatlar, balıklar, kaplumbağalar neler neler. Ve yüzlerce ton ağırlığındaki balinalar. Ormanlar, oradaki bin bir çeşit yaratık, ot, çiçek ve ağaçlar.
Bildiğiniz gibi dünyanın dörtte biri kara, dörtte üçü denizlerle çevrilmiştir. Günlerce gittiğimiz bunca kara parçası denize göre dörtte bir olduğuna göre âlemlerin rabbi ve âlemleri şöyle bir düşünelim.
Uzaydaki gezegenler, ay, yıldızlar, o alem o kadar büyük ki aklın fikrin alması mümkün değil. Her hangi bir yıldızın veya gezegenin dünyaya uzaklığı ışık hızıyla milyonlarca yıl olarak ifade ediliyor. Bu âlemde, dünya okyanusta bir kaşık kadar bir şey olsa gerek.
Hz. Peygamber efendimiz (sav) dünya ve ahret hayatımızın mimarı, bizleri irşat ve doğru yolda yürütmek için gönderilen yüce Allah'ın sevgilisi ve son peygamberidir.
Mezar ahvali, sorgu sual, birinci imtihan, amel defterimiz ve onun sağ tarafımızdan verilmesi. Mevta (Ölü) gömülünce ve cemaat dağılınca, Hoca efendi mezar başında kalır ve mevtaya seslenir. Buna talkına oturma denir. Bu sesleniş anne adıyla örneğin, " Ya Ayşe kızı Emine" çünkü insanın babası gizli olarak anneyi hamile bırakır ama doğum insanların yardımıyla ve gören insanlar huzurunda yapılır. Binde bir şüpheli olsa da baba, anne kadar belli değildir.
Geçenlerde bir arkadaşım anlattı bana, tüylerim diken diken oldu. Arkadaşım 6-7 yaşlarında imiş, evleri de mezarlığa yakınmış, "cenaze gömülüp hoca talkına oturunca ben de arkasındaki bir çukura saklandım, o gün mezardan gelen gürültüler aradan 60 sene geçmesine rağmen hala kulaklarımda" diyor. Hal ve ahval böyle aziz kardeşlerim.
Sonra uzun bir yer altında yatış, dünyanın kunfeyekun olması ve bütün ölülerin dirilişi. Hesap mizan! Hiç bir şeyin eksiksiz, en ufak bir iyiliğin, en ufak bir kötülüğün eksiksiz olarak yazılması ve ilahi adaletin tecelli ettiği bir hesap günü.
İşte yukarda anlatmaya çalıştığım bu muamele zincirine, o nizamın yaratıcısı âlemlerin rabbine ve onun resulüne kayıtsız şartsız inanmaya iman ediyoruz. Bu bağlantı ne kadar kuvvetli, saf ve temizse iman da o derece kuvvetlidir. Acabalar varsa bu kuvvet azalıyor sanıyorum.
Hz. Peygamber efendimiz (sav) insanlarda bu kuvvetin azalıp her türlü kötülüğün çokça işlendiği bir zamanda Allah'ın lütfuyla dünyaya gelmiş ve bütün o günkü insanlığın, bu gün yaşayanların ve bundan sonra kıyamet gününe kadar yaşayacakların yol göstericisi, terbiye edicisi, iki cihanda aziz edicisidir. O bizlerin önündeki rehber, bir ışık olup Allah'ın kulu ve Resulüdür.
Bizler de Allah'ın sevgilisi olan peygamberin ümmeti olmakla iki cihanda da çok kazançlıyız ama biz de bunlara layık olmaya çalışmalıyız.
Ne mutlu onun istediği gibi yaşamaya uğraşanlara. Ne mutlu onu rüyasında görebilen bahtiyarlara.
Rabbimize erişmek için onun şefaatinden mahrum olmamak lazım. Onun şefaatine erenlerden eyle bizleri YARABBİ! Nice Mevlitlere ve Kutlu Doğum haftalarına hayırlısı ile bizleri eriştir Allah'ım.
Huzur dolu bir kalple sizlerin de huzur içinde olması dileğiyle saygı ve sevgilerimle efendim.
(03.06.2002)