KUTLU DOĞUM

R.SAV.in sonsuz merhametinin doğal bir sonucu olan ümmetine şefaatinden de kısaca söz edelim:
Daha önceden de bu konu söz edildi. Dünyevi anlamda şefaat, birisinin çok sevdiği, uğruna yapamayacağı iyiliğin olmadığı derecede bağlandığı birisinin hatırı için diğerlerine yapılan iyilikler.
İslam kültüründe ise sevgili peygamberimizin yüce Allah’tan günahkar ümmetlerinin affını ve bağışlamasını istemesidir ki, bu Muhammed ümmetine düyada iken ulu Allah tarafından resulüllaha vaad edilen bir ihsan, bir iyiliktir.
Şefaati Muhammediye
R.SAV. alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bu olay öyle bir rahmet bolluğu ki, bundan istifade etmeyen kimse yoktur. Güneş gibi, güneş bile kuz tarafları ısıtmaz, ama Hz. Muhammed’in rahmeti, inanmayanları da kapsar. Yani onun rahmetinin kuzeyi-güneyi birdir. Çünkü onun rahmeti Rabbitealânın rahmetinin bir parçası ve benzeridir. İşte şefaatin Kur’an’dan delili İsra Suresinin 59. ayetidir: “Ya Muhammed SAV. Sana farz olan teheccüt namazını (gece namazı) kıl, umulur ki rabbin seni (ulu bir makama şefaat makamına) makamı mahmuda ulaştıracaktır.” Bu makam mahşerde livaül hamd, hamd sancağı denen bir makamdır.Burada R.SAV. bütün mahşer halkına ve özellikle ümmetine ve diğer peygamberlerin ümmetine şefaat edecektir ki, buna Şefaati Uzma (büyük şefaat) denmektedir. Hadis: Enes B. Malik R.A.dan R.SAV. buyurdular. “Rabbim bana dört tane yüksek makam ihsan etti. Bu makamların her birinde rabbimden asi günahkar ümmetlerim için af ve mağfiret dileyeceğim. Rabbim bana dualarımı kabul edeceğini bildirdi. Rabbim asla sözünden dönmez” buyurdular.
Birinci makam: Makam-ı Meşhud’tur. Yüz yüze, göz göze görüşme makamıdır. R.SAV. efendimiz Miraç’ta Gabe gavseyni ev edna’da hiçbir meleğin bile ulaşamadığı bir menzil, bir yüce makamdır. Sadece Hz. Muhammed SAV. O makama Miraç gecesi ulaşmıştır. İşte bu makamda ümmetim için niyaz ettim. Asi ve günahkar ümmetlerim için dua ettim. Cemalillahi seyrettim. Rabbime ümmetimin zayıflığını arzettim. Rabbimden onların affını diledim. Alimler R.SAV.in yüce mevla ile miraç’ta buluşmalarında R.SAV. çok üzgün ve bitkin idi. Halbuki, çok neşeli olması gerekirdi. Cenab-ı Hak “Ya Muhammed, hiçbir peygamberimi huzuruma almadım. Hiçbir nebimi adımla bir birlikte yazmadım. Hiçbir nebime umumi resullük vermedim. Seni kıyamete kadar Hatemünnebi (son peygamber) yaptım. Yine de mahzun, üzüntülüsün, sebebi bana malum” diyor peygamberimize. R.SAV. de; “Yarabbi, arzun ve takdirindir ki ben ve ümmetim ahirzaman nebisi ve ahirzaman -son zaman- ümmeti. Bu zaman öyle bir zaman ki, kötülüklerin ümmetim üzerine yağmur gibi yağdığı, iyilerin ve iyiliklerin tahakkukunun çok ağır olduğu, cennet yolunun yürünmez hale geldiği, cehennem yolunun ise şeytanın nefsin ve şeytanlaşmış insanların hile ve desiseleri ile insanları anında cehenneme iletecek güçte olacağını biliyorsun. Hüznüm, üzüntümün bundan olduğu malumdur ey ulu rabbim” diyor. Süleyman Çelebi bu durumu Mevlidi Şerifinde şöyle ifade ediyor. Miraçtaki buluşmayı dile getiriyor.
“Çünki kamusun görüp geçti öte
Vardı eriti ul ulu hazrete
Ermedi evvel gelen bu devlete
Kimse layık olmadı bu rif’ate

Bi hurufi lafzı savt ol padişah
Mustafa söyledi bir iştibah
Dedi kim matlübu maksudun benem
Sevdiğin can ile mağbudun benem

Gece gündüz durmayup istediğin
Nola kim görsem cemalin dediğin
Gel habibim sana aşık olmuşam
Cümle halkı sana bende kılmışam

Ne muradın var ise edem reva
Eyleyem bir derde bin türlü deva
Mustafa dedi ey rabbirrahiym
Ey hata bu şuatası çok kerim

Ol zayıf ümmetlerim hali nola
Hazretine nice onlar yol bula
Gece gündüz işleri isyan kamu
Korkarım ki yerleri ola tamu cehennem

Ya ilahi hazretinden hacetim
Bu durur kim olama kabul ümmetim
Ümmetini sana verdim ey habibim
Cehennemi onlara kıldım nasip

Haktealâdan erişti bir nida
Ya Muhammed (sav) ben sana kıldım ata
Ümmetini sana verdim ey habib
Cennetimi onlara kıldım nasip

Zatına murat edindim zatımı
Bile yazdım adım ile adını
Hem dahi ki ya Muhammed benseni
Bilürüm görmeğe doymazsın beni
SÜRECEK