ALLAHIN RESULÜNE İTAAT ESASTIR

Bir-iki misal verirsek; önceleri Resulüllah’la beraber sahabiler de gecenin yarısında kalkarlar, tehüccüt (gece) namazı kılarlardı. Sonra İsra Suresinin 79. ayeti nazil oldu. Teheccüt namazı R.SAV.e farz, ümmetine de sünnet oldu. (Sünneti yapmadığın zaman günah yazılmaz. Ama sevabın eksik olur, kârın az olur.) Resulüllah bir gece teheccüh namazı (ki en az 2.4.6-12 rekata kadar kılınabilir) kıldı. Acaba sahabilerine farz değildi, ama kendisine uyup uymadıklarına bakmak için gece sokağa çıktı. Sahabilerinin yüzde 90’ından fazlasının mum ışığında teheccüt namazı kıldıklarını gördü ve teheccüt namazı kılanlara şefaatim vaciptir buyurdu. Resulüllahı örnek almak böyle olur.
Enes B. Malik R.A, R.SAV.in vefatından sonra R.SAV.in yolundan izinden gidenlerdendir. R.SAV.in bastığı yere ayakkabı ile basmamak için ayağına terlik giymemiştir. Bu iş farz, vacip, sünnet bile değildir. Sevabı var mıdır, bu da açık değildir. Ama açık ve gerçek olan bir şey vardır ki, o da R.SAV.e ittiba, ona aynen uymaktır. İtaat ispatla kanıtlanır. Kuru bir sevgi, kuru bir iddiadır. Kuru sözün özü olmaz. Verilen sözler, yapılan ahitler fiilen yapılırsa değer kazanır. R.SAV.e sahabilerden siyahi sahabi Saad R.A.ın ilginç kıssası, ilginç itaat örneğidir. Yani, ittiba, uymak ancak böyle olur dedirten olay, gerçi İslam tarihi bu gibi ilginç olaylarla ilgilidir.
Enes B. Malik R.A. bildiriyor: “R.SAV.e bir gün birisi geldi. Bu kişi siyahi sahabi Saad R.A. idi. ‘Ya resulüllah, bedenimin siyahlığı ve yüzümün çirkinliği cennete girmeme mani midir’ dedi. R.SAV.’Hayır, asla mani değildir. Nefsimi kudretinde bulunduran yüce Allah’a yemin ederim ki, sen Allah ve resulüne iman etmemişsin’ buyurdu.
O zat (Saad) 7-8 ay önce size iman etmişti. Siyahlığım ve yüzümün çirkinliği nedeni ile beni buradan kovdular. Şimdi imanımı yeniliyor, kalbimi imanla dolduruyorum dedi. Sağlam bir tahkiki imana sahip oldu.
R.SAV. yeni Müslüman olan Sakif kabilesinden Amr B. Vehb burada mı buyurdular. Yok dediler. O zaman siyah sahabiye hitaben Amr. Bin Vehb’in evini biliyor musunuz dedi. Evet dedi. O zaman onun evine git, kapıyı yavaşça vur. Selam ver, sonra ‘R.SAV. kızınızı benimle nikahlamanızı buyurdular’ de, dedi. (Zira Amr Bin Vehb’in dillere destan güzellikte bir kızı vardı) Şimdi akla şu sual gelebilir. Evlilikte, irade, istek, talep ve kabul esastır. Bir de eş adayları arasında küfüu (denklik) eşitlik olmalıdır. Bu olayda bu kurallar görünmüyor ama R.SAV. bizim göremediğimizi görüp, bilme vahyi ile imkanına sahiptir. Zira bu işin sonundaki hizmeti göreceğiz. Siyahi sahabi Amr B.Vehb’in evine vardı. Kapıyı çaldı (vurdu) ve diyeceğini dedi. Yani, R.SAV. sizin kızınızı bana nikahlamanızı buyurdu (hatta nikahladı) deyince, kızın babası simsiyah biri olan Saad hazretlerini görünce, siyahlığından etkilendi ve yere yığıldı kaldı. Evin içini bir hüzün aldı. Saad kapıdan geri döndü, gitti.
Bu hadiseyi seyreden evin güzel kızı, babacığım, R.SAV.in boş bir söz söylediği duyulmamıştır. O bir şey demişse, o kesindir. Bize uymak vaciptir. Kimse kaderinden kaçamaz. Ben kaderime razıyım. Resulüllah mutlaka bizim hayrımıza bir hüküm vermiştir. Vahyi gelip bizi aleme rezil etmeden, koş ve beni isteyen Saad’a yetiş, benim rızamı bildir. R.SAV.e isyan Allah’a isyandır. Allah resulünün emrine uyalım dedi. Kızın babası Amr B. Vehb, R.SAV.e gelerek rızalarını bildirdi. R.SAV. Amr’ı görünce, ‘sen misin Allah’ın resulünü reddeden’ buyurdu. Amr, şahsın yalan söylediğini sandık, bağışlayın dedi. R.SAV. kızın rızasını da alarak siyahi sahabi Saad R.A. ile nikahlarını kıydı ve 400 dirhem mehir (nikah anında hanıma verilen gümüş meblağ) verildi.
SÜRECEK