DESTEKLEYİCİ MODEL
Kurumsallaşma için tarihsel süreçteki yapılanmaların sonuncusu, destekleyici modeldir. Günümüz uygulamalarına en yakın olan model budur. Artık paranın dolaşımının yaygınlaştığı uluslararası fonların teknolojik imkânlarla hız kazandığı günümüzde insan kaynaklarının kalitesindeki artışa da bağlı olarak kurumsal modellemeler daha destekleyici ve örgüt –ekip yapısı güçlü- sistemlere ulaşmıştır.
Bu modelde öne çıkan uygulama liderlik eğilimleri ile başlamıştır. Güçlü liderler ve yöneticiler eliyle çalışanlar kurumun çıkarları için daha örgütlü ve sistemli çalışma ortamlarına kavuşarak toplam kalite yönetiminin oluşmasına katkı sağlar olmuşlardır.
Yönetimin çalışanlara sunduğu destek ve teşvikler ile atıl olan kapasiteleri ortaya çıkan çalışanların olumlu motivasyon tedbirleri ile başarımları artmış iş kalitesi yükselmiş ve verimlilik kaçınılmaz olmuştur.
Bir önceki gözetimci modelin aksine yöneticiler çalışanların salt sosyal yardım planlamalarına değil bizatihi iş başarımlarını desteklemeleri suretiyle veremliliklerine katkı sağlamaktadır.
İş görenlerin başarılarının desteklenmesi ile salt boyun eğmek ve güvenlik aramak yerine başarmak güdüsünün peşinde olmaları bu modelin en önemli ve pozitif yönüdür.
Çalışanlar bu modelde diğerlerinden çok daha fazla motive olmaktadır çünkü daha yüksek düzeydeki gereksinimleri daha iyi karşılanabilir olmaktadır. Bu durum da doğal olarak çalışma dürtülerini uyarmış olmaktadır.
Bu modelin bir farklı özelliği de para gereksinimi doğuracak bir davranış olmamasında yatar. Bilinen ve çok tekrarlanan iktisadi terimle:
“Minimum kaynakla maksimum fayda” ilkesi bu durumda cari olmaktadır. Destekleyici modelde yöneticilerin görevi çalışanların sorunlarının çözümüne ve görevlerinin başarımlarına yönelik faaliyet kapsamında olmaktadır.
Modelin uygulandığı işletmelerdeki çalışanların kapasite artırımı ve başarımı ölçümlendiğinde tatmin ve verimlilik paralel alarak gelişme göstermektedir. Ancak kıt kaynaklarla basit üretim yapan teknolojisi geri kalmış iş kolları ve ülkelerde bu modelden istenen faydayı beklenmek fazla hayalci olacaktır. Bu tip yerlerde zaten iş görenin eğitim ve başarımı ile işverenin kültür ve vizyonu modelin başarısını engelleyecek yetersizlikler taşımaktadır.
Destekleyici model özellikle bolluk ve hatta biraz da refah çıtası yüksek ülkelerin karmaşık teknolojilerini kullanan iş kollarında etkili olduğu da bir gerçektir.
Daha yalın bir ifade ile söylemek gerekirse az gelişmiş ülkeler bu model için uygun olmayabilir, çalışanların gereksinim düzeylerinin düşük olduğu bu ülkelerde sosyal koşullar da yeniden yapılanma kaçınılmaz ve gereklidir. Eğer bunu başaracak özel ve seçilmiş iş kollarında gözetici modelin pilot uygulamaları başarılı olur ise yaygınlaşmaması için bir neden kalmayacaktır
Sonuç olarak kurumsallaşmanın kaçınılmaz olduğu günümüzde tarihsel süreç ve gelişimden bağımsız düşünemeyeceğimiz bu modeller dikkate alındığında hangi ülke ya da coğrafyada olur ise olsun gelişimin önündeki engel hiçbir zaman emek olmamış bireysel ve sosyal statü eksiklikleri çağdaş normların uygulanmasına engel olmuştur O halde şu soruyu kendimize ve ilgililere sorabiliriz
“gelişmemiz ve daha başarılı olup daha verimli iş yerleri açmamıza ne engel olmaktadır?”