TEMEL KAVRAMLAR:
Kurumsal davranış, bireylerin ve örgütlerin nitelik ve nicelikleriyle ilgili bir dizi temel kavramla ilgilenir.
İnsanlara ilişkin dört temel varsayımdan söz edilebilir
1. İnsanlar arasında bireysel ve şahsileştirilmiş farklılıklar vardır.
2. Birey bir bütündür.
3. İnsanların davranışları sebepsiz değildir ve her zaman bir nedene dayanır.
4. Bireyin insan olmaktan ötürü bir saygınlığı vardır.
1-Bireysel farklılık; İnsanlar arasında biri diğerinden tamamen özerk ve özel önemli bireysel farklılık vardır. Ağrı dağının tepelerindeki kar tanelerinin her birinin farklı olması gibi yeryüzündeki yaşamdaki insanlar da bir diğerinden farklı karmaşık yapıdadır ve bu farklılık büyük bir anlam ifade eder. İnsan doğduğu günden itibaren eşizdir. Yaşam sürecinde elde edilen deneyimler de insanlar arasındaki farkın daha da artmasına neden olur. Bu durum yönetim açısından çalışanların farklı biçimde güdülenmesi, motive edilmesi ve ilgilenilmesi gerçeğini ortaya çıkarır. Bu durumda.
“BİREYSEL FARKLILIKLAR ÇALIŞANLARLA İLGİLİ HAK VE ADALETİN İSTATİSTİKSEL DEĞİL BİREYSEL OLMASINI GEREKTİRMEKTEDİR.”
2-Bir bütün olarak birey; kimi kurum ya da işletmeler çalışanların sadece zihinsel ya da sadece bedensel yeteneklerinden yararlanmak isteyebilir.Bazen prosesin (işin) şekli bazen işletmenin yapısı böyle gerektirse bile bireyin bir bütün olarak düşünülmesi gerekir. Örneğin iş hayatı ile ev hayatı tümüyle ayırt edilemez, yine duygusal koşullar ile fiziksel şartlar biri birinden tamamen ayırt edilemez. Bunların her biri diğerini etkiler. Diğer taraftan bireylerin ifa ettikleri işe göre kişiliklerinin bir ölçüde etkilendiği de gözlemlenmiştir. Bu bakımdan:
“KURUMLAR BİREYLERİN BİR BÜTÜN OLARAK GELİŞTİRİLMESİNİN SAĞLAYACAĞI YARARLARI GÖRMELİ VE BU KONU ÜZERİNE EĞİLMELİDİR”
3-insan davranışları bir nedene dayanır: Birey her daim bir şeylere gereksinim duyar ve bu durum davranışlarını etkiler. Başka bir ifade ile davranışlarımızın nedeni ihtiyaçlar ise, kişiler, bizim gerekli gördüğümüz şekliyle güdülenmeyip kendi istekleri doğrultusunda güdülenir. Bu olgu karşısında yönetenler (ve/veya yönetim) insanları güdülemek için iki yola başvurur
a) yönetim bireylere belirli davranışları karşısında nasıl daha fazla doyum sağlayacağını gösterir.
b) ya da bireylere belirli yolu izlemedikleri takdirde ihtiyaçlarındaki doyumun azalacağı telkini ile tehdit eder.
Bir kurum ne kadar fazla makine ve donanıma sahip olursa olsun bunlar motive edilmemiş bireyler tarafından çalıştırılmadıkça beklenen yarar sağlanamaz. Bu durumda:
“MOTİVASYON( GÜDÜLEME) KURUMSAL FAALİYETLERDE DAİMA VE SÜREKLİ İTİCİ GÜÇTÜR”
4-İnsana karşı saygınlık: Bu olgu daha çok bir ahlak felsefesini içermektedir. İnsanların doğadaki önemi ve yerini dikkate alan bu varsayım, onlara diğer üretim araç ve gereçlerinden daha farklı bir yaklaşım gerektirdiğini kabul eder. Diğer taraftan insanlar birey olarak ne iş yaparlarsa yapsınlar saygı görmek istedikleri bir gerçektir.
“HER İŞ ONU YAPAN KİŞİLERE YETENEKLERİNİN VE DENEYİMLERİNİN KABUL EDİLMESİ VE GEREKEN SAYGIYI GÖRME HAKKINI VERİR.”
KURUMSAL NİTELİK:
Kurumlar birer sosyal sistemdir ve daima karşılıklı çıkar esası üzerine konuşlanmıştır.
Yine kurumsal faaliyetler psikolojik olduğu kadar sosyolojik bir takım verileri de dikkate alarak yönetilirler. İnsan davranışları hem bireysel egolardan hem de sosyal olarak içinde bulundukları sosyal çevreden etkilenirler. İnsanlar içersinde yer aldıkları ve görevlendirildikleri kurumların kurumsal amaçlarına ulaşmasında bir üretim aracı olarak görülme eğilimindedir. Eğer karşılıklı çıkar ve bağımlılık ilişkisi yoksa bir grup departman vb oluşturup işbirliği yaratmaya çalışmanın verimliliği yoktur. Karşılıklı çıkar ve bağımlılık insanların kurumlara getirdikleri çok çeşitli gereksinimleri birleştiren bir ÜST HEDEF sağlar. Böylece:
“İNSANLAR BİRBİRİYLE UĞRAŞMAK YERİNE KURUMSAL SORUNLARLA UĞRAŞMAYA YÖNELEREK TOPLAM KALİTE ARTIŞINA KATKI SAĞLAMIŞ OLURLAR.
KURUMSAL DENGE:
Kurumsal sistemde denge o kurum içersindeki tüm çalışanların kuruma uyum sağladığı ve aidiyet gösterdiği anlamına gelmez.
“SİSTEM AÇISINDAN DENGE, BİREY AÇISINDAN UYUM ÖNEMLİDİR”
Uyum bir kez başarılıp sonrasında devam eden bir süreç değildir, olmamıştır, dinamik bir devinim söz konusudur.
İş yerindeki uyumsuzlukların örnekleri arasında; işgücü devri, huzursuzluk ,emre itaatsizlik ,devamsızlık, ilgisizlik ,yetenek eksikliği ,ortam verileri ve işletmenin imkanları yer almaktadır.
Burada önemli olan kurumun ve yöneticisinin, işletme kaynakları ile çalışanın beklentileri arasındaki kolerasyonu azami ölçüde oluşturabilmesi ve çalışanlarla işletme arasındaki dengenin verimlilik lehine artırılabilmesidir.
“DENGELERİN BOZULDUĞU DURUMLARDA MEVCUT KURUM İÇİN YENİDEN YAPILANMA KAÇINILMAZDIR “