Kurumsallaşma yazı dizisinin 12. si Mübarek ramazan bayramına denk geliyor. Bu nedenle bu gün sizlere bizim için kurumsallaşmış eski bayram anılarından söz edeceğim ama önce:
Bu yıl ki Ramazan Bayramının hayırlara vesile olmasını, dostlukların daim, düşmanlıkların yok olmasını, tüm Çorumlu hemşerilerimin ve dostlarımızın bayramının sağlık mutluluk ve esenliklerde dolu geçmesini temenni eder, ülkemizde barış ve başarının daim olmasını, hak edenlerin hakkına kavuşmalarını diler, bizi bu günlere kavuşturan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve diğer şehitlerimize ve atalarımıza tanrıdan rahmet dilerim.
Geleneklerin unutulmadığı modern zaman etkilerinin ananelere galip gelmediği günlerde, bizler bayramlaşmayı ve bayramı dört değil on dört gözle beklerdik niye mi? O gün cepler dolar, yanaklar okşanır, büyülerin sevgilerine mazhar olurduk. Çocukluğumuzun kıvancını yaşadığımız ender günlerdi o günler
Bir kere bayram, sabah namazı ile başlardı. Ailenin erkekleri ( tabi ki biz çocuklar da) sabah büyüklerle namaza gider sonra bayram sofrasına kurulurduk o sofrada neler yoktu ki meşhur Çorum 5 lisi ve daha fazlası, her neyse gurme sohbeti bir yana bırakıp sadede geleyim kahvaltı sonrasında ilk kez o bayram için alınan kıyafetler ayakkabılar (her çocuk gibi yeni ayakkabılarımızı kucaklayıp uyurduk) giyilir saçlar taranır sonra o bayram hangi dede konağında (hanesinde) isek oranın en büyük salonunda toplanır yaşımıza göre sıralanırdık.
İşte bayramın en güzel ritüeli bizler için kurumsallaşmış bayramlaşma seremonisi başlardı büyükannemiz büyük babamızın elini öper, iyi dileklerde bulunur yanı başına oturur, sonra yaşa göre bu işlem sırasıyla devam ederdi.
(Yıllar geçtikçe en arkadaki sıramın üstlere doğru tırmandığını tıpkı bir şirket yönetiminde terfi alıp onurlandırılmış dibi duygular yaşayarak geçirdim)
El öpme, harçlıkların toplanması ve büyüklerin ziyaretinin arkasından bizim için en önemli şeye sıra gelirdi. Hak ederek el öperek kazandıklarımızı harcama, ne zevkti o paraları üç beş çatapat birkaç elma şekeri ya da bir iki tur mafe ( atlıkarınca, dönme dolap arası bir şey) ile sarf etmek.
Yıllar geçtikçe eminim hepiniz bu anlatılanlara benzer birçok şey yaşayıp anılarınızda biriktirdiniz
Hepimizin buna benzer çocukluk gençlik anıları oldu, anılar değişmedi ama değişen yıllar boyunca örf ve adetlerin yok edilişi unutuluşu oldu
Zaman içersinde bayram-tatile, tatil-geziye, gezi dediğiniz de güneş deniz kum üçgenine sıkışmış hayatlara dönüştü
Güzel ülkemin planlanamamış sosyal hayatı; çalışma ve tatil düzenini kurumsallaştıramadığı için binlerce yıllık geçmişe sahip kurumsallaşmış ve gelenekselleşmiş o güzelim bayramlaşma günleri heba oldu
Keşke çalışma hayatındaki örgütlenmeyi sosyal hayatımızdaki geleneklerimizi yok etmeden başarabilseydik. Bunun sorumlusu yönetenler kadar biz yönetilenlere de düşmekte
“ÇÜNKÜ HEP HAK ETTİĞİMİZ BİÇİMLERDE YÖNETİLİP TALEP EDEBİLDİKLERİMİZ KADAR ELDE EDEBİLİYORUZ” K.TETİK
“Çocuklarınız sizin Çocuklarınız değildir.
Onlar yaşamın kendi için özlediği
kız ve oğlanlardır.
Sizden değil, sizin aracılığınızla
Dünyaya gelmişlerdir,
Sizinle birlikte olmalarına karşın
Size ait değildir.
Onlara sevginizi verebilirsiniz ama
Düşüncelerinizi hayır, Çünkü onların kendi düşünceleri vardır...
Onlara benzemek için çabalayabilirsiniz, ama
Onları kendinize benzetemezsiniz
Çünkü yaşam dün ile oyalanmaz ve geriye
Doğru gitmez”
HALİL CİBRAN
LÜBNANLI BİLGE
Hayırlı ve sağlık dolu bayramlar dilerim.