Dünkü yazımızda, çeşitli araştırmacı ve bilim insanlarının ağzından, “Kürtçenin, özgün bir dil olmadığını, Orta Asya kökenli (bozulmuş) bir dil olduğunu…” anlatmaya çalıştık.
Kaldığımız yerden devam ediyoruz.
* * *
Öncelikle Kürtçenin, özgün ve bütüncül bir dil olmadığını net bir biçimde ortaya koymak açısından, Kürtçe Lehçeler olarak tanımlanmaya ve dayatılmaya çalışılan ağızları da bilmekte ve tanımakta yarar var.
O ağızları da (kaba hatlarıyla da olsa) tanıtmaya, tanımaya çalışalım.
… …
* Kırmançca; Büyük Zap Suyu'nun, Dicle'ye bağlandığı noktadan yukarıya, Zap Suyu boyunca, Urumiye Gölü'ne kadar çizilen hattın yukarısında kalan bölgede konuşulur.
… …
* Soranîce; Bu hattın altında kalan bölgede, Irak ve İran'da konuşulur.
Dilbilimciler, Soranî ile Kırmanç dil yapısı arasındaki farkın, İngilizce ile Almanca arasındaki fark kadar büyük olduğunu; ancak sözcüklerin, Felemenkçe ile Almanca kadar birbirine yakın olduğunu söylerler.
Her iki ağız da köyden köye fark gösterir. Samandağ'la Kirmanşah arasındaki Kürtler, bugünkü Farsçaya yakın bir dil konuşur.
… …
* Zazaca; Sivas-Erzincan-Malatya-Diyarbakır-Bingöl çemberinde konuşulur.
… …
* Gurânîce: Halepçe'nin karşısında İran'da ve Haningi'nin karşısında, İran'da küçük birer çember içinde konuşulur. Zazaca ile Gurânîce, birbirleriyle bağlantılıdır. Bu da Zaza ve Gurânîler'in aynı ortak kökten geldiğini, muhtemelen Hazar Denizi'nin güneybatı yakasındaki, Deylem ve Gilan taraflarından olduklarını gösterir.
… …
* Güney-Doğu Lehçeleri: Bu başlık altındakilerin küçük bir kısmı, Haningin-İran sınırı arasında Irak’ta ve Halepçe-Haningin-Kirmanşah-Sananda bölgelerinde konuşulur.
* * *
V. Minorsky, Prof. Haddank, Prof. David Mac Kenzie, Ingmar Sauberg, Terry L. Todd, W.B. Lockwood, T.M. Jhonstone ve Prof. Dr. Gouchıe Kojima gibi araştırmacılar; “Zazaca ve Kırmanç ağzının, diğer Kürt ağızlarından tamamen farklı olduğu…” ifade ederler.
“Yani” derler, “Armutlarla ile elmaları toplayıp, Kürtçe sayamazsınız!..”
Ne var ki, cahil politikacılarımız, aydınlarımız ve TRT yöneticileri, Zazaca ve Kırmançcayı hâlâ "Kürtçe lehçe" diye sunma aymazlığı içindedir.
… …
Kaldı ki, KIRMANÇ sözcüğü bile TÜRKÇE kökenlidir!..
Sözcüğün, Kuman Türkleri ile bağlantısı bir yana; Kurman kelimesi, Divan-ı Lugat-ı Türk'te, "gedelgeç, yay konan kap, yaylık" anlamına geldiği belirtilir.
Ayrıca Kurman, büyük bir Türk boyunun adıdır. (Bkn.Macar bilim adamı L. Rasonyi, Dünya Tarihinde TÜRKLÜK, sf. 139,148)
Kazak ve Kırgızların, Cappas ve Maskar kollarından birer boyun adı da Kurman'dır...
Bu iki Kurman oymağı Orta Asya’da, bir diğer Kurman-Ç boyu da Anadolu'dadır.
… …
Aslında Kürtçe, DİLLER KARIŞIMI BİLE OLMAYIP, KELİMELER KARIŞIMI OLAN BİR AĞIZDIR!...
Özellikle Kırmançcada kelimeler, büyük ölçüde Türk dil yapısı üzerine kurulmuştur. Bu bakımdan Kürtçe, eski Türk Lehçelerinde kaybolmuş sözcükleri bulmak için, bulunmaz bir hazinedir!
Örneğin, Pülümür'de kış mevsimine doğru açan bir çiçeğe, yöre halkı KARBELİK der. Bu sözcüğü de Kürtçe sayar. Oysa KAR'ın yağacağını BELLİ eden bu çiçeğe, bundan daha uygun Türkçe bir ad bulunabilir mi?
Bunun gibi daha nice nice, öz sözü Türkçe sözcük, Kürtçedir diye dayatılmaktadır.
Bazı Kürt oymaklarının öz-be-öz Türkçe adları da Müslümanlığı kabul etmelerinden sonra değişmiştir.
Haldi - Halidi; Cafarlı - Caferi; Abaza/Abhas - Abbas; Kuris - Kurekşi; Hasarenli -Hasenanlı gibi...
… …-
Doğu Ülkeleri Uzmanı, Rus Prof. Vladimir Minorsky;
"Kürtlerin İrani sayılması, ırki olmaktan ziyade; dil ve tarih yorumlarına dayanmaktadır… Kürtlerin merkezi sahaya yerleşmeden evvel, o yörede, kendi adlarına benzeyen, KARDU adlı başka menşeli bir kavmin yaşadığını, bunların sonradan İran menşelilerle karışmış olduğunu…” dillendirir.
Bu ifade dahi, Kürt bölücülerin, sahiplenmeye çalıştığı KARDULAR 'ın, Kürt olmadığını, Kürtlerin de İranlı, yani Aryan olmadığını göstermektedir.
* * *
Daha fazla bilimsel detaya girip, sizleri bunaltmak istemiyorum.
Bütün bunları da şunun için anlatıyorum.
Bu ülkenin bölünüp, parçalanmasını istemeyen herkesin; bu konularda, hiç değilse bir parça bilgi birikimi olmalı. Bu tür bilgiler hafızasının bir yerinde durmalı.
Hiçbir şey, algı operasyonlarıyla yaratılmak istendiği gibi değil.
Şunun bilinmesinde yarar var.
Sömürgeci güçler, tarih boyunca bu coğrafyadan elini hiç çekmedi, çekmiyor. Bunun için her şeyi deniyor, her yolu zorluyorlar.
Kürt sorunsalı da bu oyunun bir parçası.
Bütün bunları özetleyen en güzel cümle de; Osmanlı’yı parçalamakla görevlendirilen İngiltere temsilcisi Lord Curzon’un Lozan Konferansı’nda, Kürtleri kastederek “Biz onlara bir alfabe verdiğimiz gün, görürsünüz” sözüdür.
Sömürgeci güçler, yoktan bir ulus yaratmak için, yıllardır varını yoğunu ortaya koyuyor.
Kürtçeyi özgün bir dil gibi göstermek için kurulan enstitüler(!), bu enstitülere hazırlattırılan zorlama sözlükler(!) bu amaç içindir.
AKP iktidarının “açılım politikası” da bu çabanın ve bu çalışmaların sonucudur.
Bu tuzağa düşmeyelim…