Genel olarak ifade etmek gerekirse, kurban; yaratılanların en yücesi olan insanın, canı canına, kanı kanına bedel olmak üzere, bunca nimetlere şükran duygusunun bir çeşidi olarak Ulu Allah’a yaklaşmak, onun rızasını kazanmak için yapılan mali bir ibadettir.

Kurban demek, kurban edilmesi caiz olan, yani kurban olma koşullarını taşıyan hayvanların, -koyun ve sığır cinsi- ibadet niyetiyle Kurban Bayramının 1.2.3. günlerinde Allah rızası için kesilmesidir. Kurbanların Akika (çocuklar için yapılan kurban) Adak kurbanı, Kurban Bayramında kestiğimiz kurban Uhdiye ve Hac’ta kesilen kurbanlar vs gibi çeşitleri de vardır.

Kurban kesmek, gücü yetenler için Allah’ın emri, R.SAV.in sünnetidir.

R.SAV. Mekke’den Medine’ye hicretlerinin ikinci senesinden itibaren vefatına kadar (on yıl) her sene Kurban kesmiştir ve bizlerin gücü yetenlerimize de emretmiştir. “Gücü yettiği halde kurban kesmeyenler bizim mescidimize yaklaşmasın” şeklinde kurban etmeyenleri uyarmışlardır.

Kurban, gerek kişiler, aileler ve toplum, hatta toplumlar, uluslararası yardımlaşma, dayanışma açısından sosyal barışın güçlendirilmesi bakımından da birçok yararı olan bir ibadettir. İnsanların kurban kesmekle ruhları ferahlar, canlarını emniyette hissederler, böylece Allah’a olan kulluk bilincini korumuş olurlar. Kurban toplumda kardeşlik, yardımlaşma, dayanışma ve toplumsal barışı daima canlı tutar. Birlik ve beraberliği, ulusal bütünlüğü sağlamlaştırır. Kurban zenginle fakir arasındaki sevgiyi, uyumu sağlar. Sosyal adalete katkıda bulunur. Özellikle et fiyatlarının yüksek olduğu günümüzde kurban daha başka bir önem taşır.

Eskiden kurbanların yüzde yüze yakını bizzat kurban sahibi tarafından yapılır, etler taksim edilir, eş dost kurban eti ile ağırlanır, uzak yakın eş-dost, akraba ve komşulara, muhtaçlara dağıtılırdı. Şimdi ise, bu durum bir takım sosyal, ekonomik ve fiziki yetersizlikler nedeni ile hayır kurumlarına, öğrenci yurtlarına, fakir ülkelere, mültecilere vs bağışlama ve vekalet yoluyla kurban etme yöntemine dönüşmüştür. Elbette ki bu da önemli ve güzeldir. Ne var ki, kurban sahibi kurban kesme zahmetine girmediği, etini yiyemediği, şifasını tadamadığı gibi, güzelliklerden mahrum kaldığı için kurban kesmenin zevkini tadamamaktadır. Vakıa, bağışlamakla yükümlülükten kurtulmakla, belki kurban etlerinin daha muhtaç olanlara ulaşmasının sağlanması açısından kurban görevi yerine getirilmektedir. Bu da bir tesellidir.

İslam’da kurban kesilmesine dair Kur’an’da ve Hz. Peygamberin sünnetinde, tatbikatında pek çok özendirici hükümler vardır.

Örneğin; Kur’an’da herkesin bildiği Kevser suresinde yüce Allah şöyle buyuruyor; “Rabbin için namaz kıl, kurban kes” Hac suresinin 28-34-36-37. ayetlerinde ise “Kendilerine rızık olarak verdiğimiz kurbanlık hayvanlardan üzerlerine belli günlerde Allah’ın adını ansınlar (kurban kessinler) İşte bunlardan yiyin, sıkıntı içinde olanlara, fakir fukaraya da verin. Onları doyurun. Her ümmete, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine onları keserken Allah’ın adını (tekbir ve besmele) anarak kurban kesmeyi meşru kıldık. Büyükbaş hayvanları da kurban edin, onlarda da sizin için hayır vardır. Hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah’a ulaşacak değildir. Ancak sizler için gösterişten uzak, Allah’ın rızasını gözeterek yaptığınız amel ve ibadet esastır.

Yukarıdaki ayetler kesin hükümdür. Buna göre hali vakti yerinde olup da kurban kesmemek, Allah’a karşı bir vebal, kullara karşı bir haksızlık olur.

Elbette ki kurban paylaşım ve bölüşümdür. Yardımlaşma ve hediyeleşmedir. Yani sosyal dayanışma ve yardımlaşma olayıdır. Fakir fukaranın kendilerine yeterince verilen etleri kıyma yaparak bir senelik ihtiyaçlarını temin etmeleri düşünülürse, işin yardımlaşma ve hayır boyutu daha iyi anlaşılır.

Kurbanların kesimi şimdi devletin denetiminde yapılıyor. Buna rağmen korsan kesenler de oluyor. Çevre kirliliği ve çirkin görüntüler kurban ibadetinin yüceliğine gölge düşürüyor. Buna özen gösterilmesi gerekir.

Kurbanı sahibi kesebileceği gibi vekaleten de kestirebilir. Hayır kurumlarına bağışlayabilir. Kendimize kestirdiğimizde fakir fukarayı, komşuları, kesemeyenleri, eşi dostu unutmamalıyız. Mutlaka bu şifalı etleri paylaşmalıyız ki kurban amacına ulaşmış olsun.

KURBAN BAYRAMI

Dini bayramlarımızın ikincisi Kurban Bayramı’dır. 1 Eylül 2017 Cuma günü mübarek Kurban Bayramı’na kavuşacağız ve bayram sevinç ve heyecanını milletçe tadacağız.

Bu bayram nedeni ile aramızdaki olumsuzlukları bayramlaşıp helalleşerek giderecek ve barışacağız. Birlik, dirlik ve esenlik içinde olacağız. Bayramların amacı budur. Bayramların diğer günlerden bir farkı olmazsa, bayram yapmanın bir anlamı olmaz. Hele de Kurban Bayramında mutlaka kurban eti başta olmak üzere, bayram öncesinden ihtiyaç sahiplerinin güzel bir bayram geçirmelerini sağlamak için onlara yardımda bulunmalıyız. Sıcak çorbalarına bir damla yağ, az da olsa çorbalarında tuz olmalıyız. Özellikle bayramlık alamayan fakir çocukları sevindirmenin tadına doyum olmadığının bilincinde olmalıyız. Ana, baba, akraba, eş, dost, komşu, arkadaş, kimsesizler, yurtsuzlar, yuvasızları ziyaret etmeli, bayramın manevi havasını birlikte solumalıyız.

Kurban kesimi ve diğer nedenlerle çevreyi kirletenleri uyarmalıyız.

Arefe günü sabah namazından itibaren bayramın 4. günü ikindi vakti dahil farz namazlardan sonra getirilecek olan teşrik tekbirlerini unutmamalıyız. “Allahü ekber, Allahü ekber, la ilahe illallahü vallahü ekber, Allahü ekber velillahil ham” demeliyiz. Manası, Allah’ı ululamak ve yücelemektir.

Bütün müslümanların kurban bayramlarını candan kutlar, bütün ölülerimizi ve aziz şehitlerimizi rahmetle anarken, bizler ve bütün insanlığa barış getirmesini Ulu Allah’tan dilerim.