Malcolm’un çok sevdiğim bir sözü var,

“İster mermi olsun, ister oy pusulası. İnsan iyi nişan almalı, kuklayı değil kuklacıyı vurmalı.”

Son yıllarda ülkemizde gelişen olaylara, daha doğrusu sıra dışı olaylara baktığımda, “halkımız bütün bu olanlardan acaba ne algılıyor?” diye düşünmekten kendimi alamam ve hemen bu söz gelir aklıma…

Şimdi hep birlikte tekrar bakalım mı?

“Yargıyı kim şekillendiriyor?

Polis sınavında kimler kopyacılık yaptı?

KPSS’de kim hırsızlık yaptı?

YGS’ de kim şifre hazırladı?

Emniyette kim örgütleniyor?

Ergenekon operasyonlarının arkasında kimler var?

Medyada kimin sözü geçiyor?

Sermaye kimlerin eline geçti?”

Ne kadar çok sıra dışı olay var değil mi? Günahlar kimlerin, sevaplar kimlerin?

Bütün bu günahlar için okyanus ötesi suçlanıyor. Ne kadar doğru olduğu şüphesi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sözlerinde de yatıyor. Ne diyor Bahçeli;

“bu uygulamalar kasıtlı ve bilinçli bir şekilde bir merkezden yönetiliyorken hoca ve cemaatinin de bunların arkasında olduğu düşüncesi yaygınlaştırılıyor. Ve töhmet altında bıraktırılıyor.”

Ancak Bahçeli’nin bu açıklamasından rahatsız olanlar, açıklamayı büyük bir ustalıkla maniple ettiler.

1950’ler de başlayan büyük oyunun farkında mıyız?

Bu oyunun genel stratejisi ise;

Yok etmek istediğiniz,zayıf düşürmek istediğiniz veya kontrol altında tutma istediğiniz bir toplumda önce kendi kontrolünüzde veya kurduğunuz bir kitle partisi kontrolünde bir ideoloji, inanç ve fikrin gelişmesi sağlanır.

Palazlandırılır…

Büyütülür…

Can yakılır…

Hakimiyet kurulur…

Alacak elde edilir.

Sonra da onunla mücadele edecek zıt bir güce destek verilir ve güçler dengelenir.

Yani,

Emperyalist ABD, İngiltere ve AB’ nin amaçları, taktikleri hep aynı.

Sadece araçlar değişiyor!

Yoksa bizim ülkemizdeki siyaseti yerel siyasetçilerin ve halkın dizayn ettiğini mi düşünüyorsunuz hala?

Öyleyse eğer,

Önce araştırın,

Sonra ön yargılarınızdan kurtulun.

Daha sonra da şartlanmışlığınızdan,

Tarafgirliğinizden arının,

Ve düşünerek karar verin.

Bir tek şeyden çok eminim.

Evet, herkesin bir hesabı var. Ama şu bir gerçek ki ülkemizde dokuz yıldır “Lale Devri” yaşanıyor. Lale devri denilince aklımıza bolluk içinde yaşamak gelir.

Bir deyim vardır hatırlarsanız, “filler tepiniz, çimenler ezilir”

Birileri tepinirken halk ezilmeye devam ediyor.

Bakalım “Lale Devri” daha ne kadar sürecek?

Her Gününüz Güzel Olsun.