“Bir toplumun kalkınmasının önündeki en büyük engel, bireyin bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmasıdır” demiş Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa.
Neden böyle demişti?
Henüz millet olamamış,
Fakat Savaştan yeni çıkmış Osmanlı tebaasının okuma yazma oranı binde dört,
Okuduğunu anlama, anladığını yazma oranı da binde bir civarında falandı.
Eğitimli insanlarının çoğunu Çanakkale’de,
Kalanını da Ulusal Kurtuluş Savaşında kaybetmiştik.
Tebaa,
Millet olmalı.
Millet fikirle kurulmalı,
Fikir, okuma ve eğitimle harmanlanmalıydı ona göre.
Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin insanları okumalı,
Eğitilmeli,
Fikir üretebilmeli,
Ülkelerini çağdaş, müreffeh uluslar seviyesine çıkarmalıydılar.
Yanılmış!
Fikir okuma ile olmuyormuş!
Öğrendik, savaşlar kazanmış ülke kurmuş insanların ne kadar çok afaki işlerle uğraşıp, aldandığını.
Bir iş için sıra beklerken yaşı 70-75 aralığında olan bir amca geldi oturdu yanımıza.
Üstünde başında yok,
Nadiren yıkanmaktan, çokça dikilmekten perişan ve kirden lime lime olmuş pantolonunun cebinden bir kağıt çıkarıp numarasını sordu.
Meğerse sohbetmiş derdi, dili çözüldü;
Önce Çanakkale harbinde yeşil sarıklıların kahramanlıklarını anlattı. Atatürk diye birinin olmadığını, ancak cenabı hakkın onun siluetinde bir evliya gönderdiğini, Yunanı o evliya önderliğinde muskalanmış askerlerin denize döktüğünü söyledi Kurtuluş harbinde.
Sonra Kore ve Kıbrıs muharebelerini de geçtikten sonra, Rus-Türk çekişmesine getirdi sözü.
Yaklaşık on beş dakika da bu konuda bilgilenip aydınlandık.
Sırada bekleyen iki mühendis, bir avukat, bir albay ve ben.
Hepimizin yüzüne ayrı ayrı bakarak konuşuyor,
Belki yaşından belki de görünümünden dolayı hepimiz cevap vermeden kulak misafiri oluyorduk.
“Suriye de bizim” deyince,
Ben dayanamadım ve merakımdan;
“Amca sana iki soru soracağım,
Bir, memlekette kaç dönüm toprağın var,
İki, bu konuları nerden okuyup da böylesi fikirlere sahip oldun” deme gafletinde bulunuverdim.
Dilimi eşek arısı soksa da bulunmasaydım…
“Kızım, benim bir karış toprağım yok. Babam da bırakmadı, elin yazı-yabanında amelelik eder, karnımı doyurmaya çalışırım.
İki, okumam yazmam yok ki!..”
!!!!!
Okuma yazma yok ama her konuda bilgi sahibi ve bir, hatta bir-kaç fikri var.
Ömrünü tükettiği köyde bir metre yerin sahibi değil, ancak Suriye onun.
Bilgi sahibi olmak, fikir üretmek,
Memleketi ve kendimizi çağdaş müreffeh ülkelerin-vatandaşların seviyesine çıkarmak için ille de okumak, eğitim almak gerekmediğini öğreniyoruz-öğrendik!..
Nasıl?
Sizin de benim gibi aldığınız diploma ve tüm sertifikaları yakmak mı geldi içinizden?
Benim güzel ülkemde,
Kral değil, halk çıplak!
Her gününüz güzel olsun.