Yalancısın sen inanamam.

Gayrı sana güvenemem.

Yalancısın, yalancısın sen!

 

Yaşanmış bir olayı sizlerle paylaşmak istedim: Çorum’un bir köyünde ‘deli’ lakabıyla tanınan kişi gün gelir, köyüne muhtar olur.  Onun bu şekilde adlandırılması bana ‘Deli Petro’yu anımsatır.  Rusların Büyük Petro diye nitelendirdikleri Rus çarı aslında deha sahibidir. Onun düşünceleri, geliştirdiği savaş yöntemleri, insanlar dünyada var oldukça anımsanacaktır.  Savaşta izlediği yol defalarca ondan sonra gelen yöneticiler tarafından uygulanmış, sonuçta Ruslar girdikleri savaşlardan büyük bir zaferle çıkmıştır.

Elin delisini bir kenara bırakıp kendi delimize bakalım. İnsanlarımızın toprağı işleyen insanların karınlarını doyurduğu, şehirde yaşayan insanlara temiz, doğal gıdalar sunduğu yıllarda köylerimizde daha çok insan yaşıyordu. O yıllarda köylerimizde genellikle iki tane bekçi olurdu. Biri köyden sorumlu olurken diğeri de köylünün bağından bahçesinden sorumlu olurdu. Çok nadir olan hırsızlık gibi birtakım olumsuzluklara karşı köylünün canını malını korurlardı.

Zaman içerisinde şehirlere göç nedeniyle insanlar köylerinden ayrıldı. Dünyanın birçok ülkesinden fazla nüfus artışı yaşanan ülkemizde köylerimiz viraneye döndü.  Köyde yaşayan insanlarımız yoksullaştı. Köylerdeki bekçi sayısı ikiden bire düştü. Yetiştirdiği ürünlerden para kazanamayan, ürünlerini satamayan köylüler köy bekçisine ücret olarak yılda bir kez yapılan ödemeyi yapmakta zorlanmaya başladı.

Deli lakaplı köy muhtarı, köy için bir bekçi görevlendirir.  Köylü homurdanmaya başlar. Deliden akıllıca bir davranış beklemeyen insanlar, yeni bekçiyi kabullenmek istemezler.  Köyde huzursuzluk artar.  Sonunda gelen tepkiler karşısında muhtar bütün köylüyü köy odasına çağırır.

Herkes konuşur, muhtar susar. En sonunda konuşacak sözleri kalmayan köy halkı susar.  Muhtarın konuşmasını bekleyenler yine yanılır. Deli muhtarımız söz hakkını köy bekçisine verir.  Bekçi, köylüyü ikna edemezse görevinden, dolayısıyla kazancından olacaktır. Kendisinin hırsızlık yaptığını bütün köylünün bildiğini,  hakkında söylenenlerin yalan olmadığını söyler.  Eski işine devam ederse köylünün kendisine ödeme yapmayacağını söyler. Eğer başkası köye bekçi olursa komşularının hem bekçi parası ödeyeceğini kendisinin de bir yolunu bulup hırsızlık yapacağını söyler. Kazancından vazgeçmemek için hırsızlığı bırakacağını,  sonuçta köylünün bu işten kazançlı çıkacağını söyler.

Akıllı insanların düşünemediğini deli muhtar düşünmüş.  Bekçi sözünde durur. Köyde hırsızlık olayı yaşanmaz. Kimse huzursuz olmaz. Yeri gelmişken doğru olanı yazmakta yarar var. Bu köyün deli muhtarı okula gidememiştir, okuma yazmayı askerlik görevini yaparken halkın “Ali Mektebi”  diye nitelendirdiği okuma yazma kursunda öğrenmiştir.

Diğer taraftan güvendiğimiz dağlara karlar yağmaya başladı. Ülkemizde yıllardır yapılan sınav sistemleri tartışıldı. Bu tartışmalardan en çok payı üniversitelere giriş sınavı aldı. O tartışmaları anımsayanlar bilir; isteyenler gazete arşivlerini karıştırıp inceleme yapabilir. Yapılan bu sınavlarda usulsüzlük yapıldığını, kopya çekildiğini öne sürmemiştir. Mülakat adı altında yapılan sözlü sınavlarda bazı olumsuzluklar yaşanmış olabilir.

Eğer böyle şeyler söyleyenler olsaydı, sınavı yapan kurumlardan, önce benim gibi sıradan yurttaşlar tepki gösterirdi. Bu sınavlara girip başarısız olanlar başta olmak üzere herkes bu sınavı yapan kurumlara sonuna kadar güvenirdi.

Gün geldi, ülkede iktidarlar değişti.  Ülkeyi yöneten siyasi irade bu kurumun başına kendisine güvendikleri yeni bir görevliyi atadı. Atama yasaldı, yöneticilerin böyle bir hakkı vardı.

Ancak yapılan ilk sınavdan sonra birileri ortaya çıktı; sınavlarda kopya çekildiğini öne sürdü. Basın günlerce bu konuyu tartıştı. Günü geldi başka sınavlar yapıldı. Yine aynı tartışmalar gündeme damgasını vurdu. İşsizliğin yaşandığı ülkemizde devlet memurlarının seçilmesi için yapılan sınavlarda yine kopya çekildi iddiası ortaya atıldı. Sınavlarda mağdur olduklarını öne sürenler yasal yollardan hakkını arayabilmek için mahkemelere başvurdu.

Basında yer alan tartışmalara bakılırsa belli çevrelerden bir takım insanlar ne hikmetse tam puan alıyordu. Devletin resmi kurumları yetkisini kullanarak yapılan sınavları iptal etti. Bazı sınavlar yeniden yapıldı.  Oldukça yüksek puan alanların içinde eğere kopya çekenler varsa çalışarak yüksek puan almayı hak edenler vardı.

Bu tartışmaların içinde çalışarak, emek vererek başarılı olmanın ödülünü “Hırsızlık” damgasıyla alanlar oldu! Bazı adaylar sağlık gibi çeşitli zorunlu nedenlerden dolayı yenilenen sınavlara katılamadı, katılanlar ise başarılı olamadı.

Yeniden yapılan sınavlar diğer taraftan yeni mağdurları beraberinde getirdi. 

Yapılacak sınavlarda kopya çekilmesini engellemek için inanılmaz yollar denendi.  Gençlerin cebindeki metal paralar ellerinden alındı. Yılardır devlet memuru olarak çalışan öğretmenler potansiyel suçlu ilan edildi! Minareyi çalacak olan kılıfını hazırlar sözünde olduğu gibi kopya çekenler yine bildiğini okuyordu. Kopya çekmeyi, kopya çektirmeyi asla düşünmeyenler şüpheli ilan ediliyordu.

Yapılan sınavlarda alnının teriyle başarılı olup sınavı kazananlar, devlet kurumlarına girmeye hak kazananlara insanların güveni kalmıyordu. Sonuçta insanların devlet kurumlarına olan güveni kaybolmaya başlıyordu.

En sonunda hukukçuların katıldığı sınavlarda yine kopya iddiaları gündeme geldi. Sınırlı sayıdaki bazı kişiler kimsenin alamadığı puanları alıyordu. Söylentilere göre sınavda başarılı olan eski avukatlar yargıç, ya da savcı olarak görev yapacakmış.

Benim anlayamadığım, aklımın bir türlü almadığı bir ayrıntı var: Kopya çekmeyi alışkanlık edinmiş kişiler bulduğu her fırsatta anamızın hatırını soran, yetimlerin analarını yetimlerden daha çok sevmeye çalışırlarsa vay bizim halimize.

Nasıl edelim, nere gidelim?

Basında yer alan haberler doğruysa sınavlardan sorumlu olan kişi daha önceden yaptığı sınavlarda usulsüzlük yaptığı gündeme gelmiş. Uzmanlığını bu alanda yaptığını söyleyenler varmış.

Köyün deli muhtarı hırsızı bekçi olarak görevlendirip köyde yapılacak hırsızlıkları önlemiş oldu. Ülkemizin akıllı insanlarının görevlendirdiği sayın görevli gün gelir sınavlarda kopya çekmeyi önler. Aslında kopya çekenler işlerini yapamadıklarından dolayı asılsız söylentileri gündeme getiriyor olabilirler.

Söylentiler doğruysa köy muhtarı camiye gider. Alır eline caminin hoparlörünü başını ağrıtan köylünün anasına avradına küfür eder. Yaygın basın, televizyonlar yaşanan olayı haber yapar. Köy muhtarı yaptığı savunmada köyü için çok büyük hizmetler yaptığını, yapacağı çalışmaları baltalamak isteyen rakiplerinin kendisini karalamaya çalıştığını öne sürer.

Kim bilebilir, yıllarca bizi koyun yerine koyanlar vardı. Yapılan sınavlarda her türlü yolsuzluğu yapıp akıl almaz yollarla eşe dosta kopya çektiriyorlardı. Adam gibi bir adam kurumun başına geçti. Arı kovanına çomak soktu. Utanmasını sıkılmasını bilmeyen o insanlar yine bizi oyuna getirip yeni yöneticinin kellesini istiyorlar.

Ben anlayamadım, siz anladınız mı?