Eğitim dünyasının efsanevi bir kurumu... Devletin önce sahip çıkıp sonra en çok hırpaladığı bir kurum... Ama Anadolu kırsalının aydınlanma sürecinde en etkili olan, yetiştirdiği yazarlarla Anadolu kırsalının sesi olan bir kurum..

Bugün için sürecini doldurmuş ama öğretmen dünyasında unutulmaz yeri olan, eğitim sisteminin örnek ve özgün bir kurumu idi.

Bu kurum için Türkiye sağının ve Türkiye solunun bakışları hep farklı oldu. Oysaki 1940'ta açılmaya başlayan, Anadolu'nun 21 farklı bölgesine yerleştirilen 21 Köy Enstitüsünün yetiştirdiği öğretmenler 50'lerde, 60'larda, hatta 70'lerde temel eğitime damgasını vurmuşlardı.

Türkiye sağının Köy Enstitülerine bakışı,

-Komünist eğitim yapılıyor,

-Din düşmanı yetiştiriliyor,

-Gelenek ve göreneklerimizi bozacak nesiller yetiştiriliyor şeklinde oldu.

Aslında bu bakış, Köy Enstitülerinin varlığından rahatsız olan toprak ağalarının ve mütegallibenin, karalayan bakışıydı. Topluma böyle enjekte edilmiş, böyle bir kampanya yapılmıştı. Ne yazık ki, o günün yöneticileri bu kampanyaya karşı koyamadı ya da koymadı..

Türkiye solunun bakışı ise,

-Cumhuriyetçi nesilleri yetiştiren,

-Kemalist değerlerle donatılmış,

-Cumhuriyet devrimlerini Anadolu'nun kırlarına taşıyan,

-Kırsal kesimi aydınlatacak lâik eğitimcileri yetiştiren,

-Anadolu kültürünü, folklorunu, müziğini yaşatan ve geliştiren,

-Yalnız bir eğitim kurumu değil aynı zamanda her türlü tarımsal üretimi yapan bir işletme,

-Yaşam biçimiyle adeta kominal bir toplum,

-İlk kez Anadolu'nun gerçeğine uygun, UNESCO'nun örnek olarak önerdiği efsanevi bir kurum idi.

Köy Enstitüleri bir ihtiyacın ürünü oldu. 1935 Sayımına göre 16 milyon nüfusun 12 milyondan fazlası köyde yaşıyordu. Cumhuriyet kurulmuş, devrimler yapılmış ama % 75'i aşan kesimi kırsal kesimde yaşayan Anadolu'ya ulaşamıyordu. Oysaki Cumhuriyete duyulan itirazlar daha çabuk ulaşabiliyordu.

Anadolu'nun kırsalı ilkel bir tarımla, geleneksel bir yaşam içinde idi. Okuma yazma oranı düşüktü. Erkeklerde % 23, kadınlarda % 8 idi. Köylerin büyük çoğunluğu okulsuz ve öğretmensizdi. 35 bin köyde okul yoktu. O günün koşullarında kent kökenli öğretmenler kırsal kesime yeteri kadar rehberlik yapamıyordu. Sanki bir dil ve doku uyuşmazlığı yaşanıyordu.

Sorun böyle tespit edilmişti. 1936'lı yıllardan itibaren Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan döneminde düşünsel hazırlığı yapılan, ilkeleri ve yöntemleri belirlenen Köy Enstitüleri; Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç ile 1940'tan itibaren açılmaya başladı.

Daha kolay uyum sağlayacağı, bir dil ve doku uyuşmazlığı yaşanmayacağı nedeniyle köyden alınan gençler öğretmen yetiştirilip yine köye gönderilecekti. Ve de böyle oldu.

Devlet olanaklarının yetersizliği nedeniyle, İkinci Dünya savaşının sıkıntılı döneminde binalarını kendileri yaptılar, yiyeceklerini kendileri ürettiler. Eğitim programlarını kendileri düzenlediler.

Bir nevi kominal bir toplum yarattılar. Kırsal kesimde sosyal bir uyanışın ışığı oldular.

Ancak 1945'te 2.Dünya Savaşı bitmiş, dünya iki bloka ayrılmıştı. "Batı Blok"u denilen Kapitalist Blok, "Doğu Blok"u denilen Sosyalist Blok. İki blok arasında soğuk savaşın ilân edilmesiyle Türkiye Batı Blok'u içinde yer almıştı.

Türkiye'nin siyasi stratejisi değişmiş kırsal kesimdeki oluşacak sosyal uyanış tehlikeli olarak görülmüştü. Batının baskısı, toprak ağalarının ve mütegallibenin de zorlamasıyla Köy Enstitüleri tasfiye edilmeye başlandı.

Önce Hasan Ali Yücel ve İbrahim Hakkı Tonguç görevden alındı. Enstitü yöneticileri değiştirildi. Karma eğitime son verildi. "İş içinde eğitim programı" değiştirildi. Ve giderek içi boşaltılan Enstitüler tümüyle kapatıldı.

Yani Köy Enstitüleri, soğuk savaşa ve toprak ağalarına kurban edildi, önce büyük umutlarla özgün bir kurum olarak 1940'ta açılmaya başladı, 1946'dan itibaren tasfiye edildi ve 1954'te kapatıldı.

Ama yine de binlerce öğretmen yetiştirildi. Cumhuriyet değerleriyle donatılmış, yurtseverlik duygularıyla doldurulmuş bir kuşak oldu bu öğretmenler.

-İşte bu kuşak taşıdı; Ankara'dan Anadolu'ya ulaşamayan cumhuriyet değerlerini.

-İşte bu kuşak oldu; Anadolu'nun kırsal kesiminin sosyal uyanışının ilk ışığı.

-İşte bu kuşağın içinden çıkan yazarlarla dile geldi, Anadolu'nun kırsalı.

-İşte bu kuşağın önderliğinde başladı; bugün sendikal örgütlenmeye ulaşmış öğretmen hareketinin kitlesel örgütlenmesi. TÖDMF, TÖS, TÖB-DER gibi.

Sonuç olarak diyebiliriz ki; kısa ömürlü de olsa Köy Enstitüleri, salt bir öğretmen yetiştiren kurum olarak kalmadı. Anadolu kırsalının sosyal uyanışının da bir simgesi olarak eğitim tarihinde yerini aldı.