Yazımın başlığındaki isimler, Yılmaz KARAKOYUNLU’nun, GÜZ SANCISI romanının kahramanları…

… …

Yılmaz KARAKOYUNLU, bu romanında; Türkiye Tarihinin kara bir lekesi, bir utanç abidesi olan, 6-7 EYLÜL OLAYLARINI ve bu olayların sonucunda da; Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıkların ülkelerini terk etmek zorunda kalışlarını; kendine özgü üslubuyla, bir roman kurgusu içersinde anlatmış.

Bu kitabı, tüm okurlarımın okumasını isterim.

Bu kitabı, bulup okursanız eğer; yıllardır iç içe yaşadığımız, etle tırnak gibi olduğumuz bu güzel insanlardan, nasıl ve neden koparıldığımızı anlayacaksınız…

Bu kitabı okursanız eğer; bizlerden gizlenen veya bizlere bilinçli olarak, yanlış aksettirilen olayların, doğrusunu öğrenmiş olacaksınız…

Bu kitabı okursanız eğer; ülkemizde yapay düşmanlıkların, kimler tarafından ve ne amaçla tezgâhlandığını kavrayacaksınız…

Bu kitabı okursanız eğer; bu güzel insanların, bu güzel ilişkilerin; ciğeri beş para etmez, örümcek kafalı mürteciler tarafından, nasıl yok edildiğini görecek ve çevrenizde halen binlercesi bulunan bu pislikleri, daha iyi tanıyacaksınız.

Bu kitabı okursanız eğer; radikal dincilerin; bu coğrafyaya, bu topraklara ve bu ulusa neler çektirdiğinin ayırdına varacaksınız…

Bu kitabı okursanız eğer; sevginin, hoşgörünün, ahde vefanın ve dostluğun dayanılmaz güzelliğinin, bilincine varacaksınız…

Ve bu kitabı; bulup okursanız eğer, bana teşekkür edeceksiniz…

Okuma fırsatı bulamayacaklar için, kitabı özetlemek istiyorum, ama romanın tılsımını bozmaktan, çekiniyorum.

… …

6-7 Eylül 1955 tarihlerinde (ve ne acıdır ki) devrin hükümetinin, sorumsuz liderlerinin, sorumsuz demeçleriyle zıvanadan çıkan ve devrin yönetiminin desteğinde yapılan bu çapulcu harekâtı; her ne kadar sadece İstanbul İli hudutları içersinde olmuşsa da; bu gözdağının, kısa sürede tüm ülkeye yayıldığını ve buralarda yaşayan, (pek çok Türk yurttaşımızdan, çok daha fazla iyi niyetli ve çok daha verici, çok daha yararlı yurttaşlarımız olan) bu azınlıkların; rahatsız edilerek, yurdunu terk etmek durumunda bırakıldığını da, başka kaynaklardan öğreniyoruz…

Sevgili okurlarım!…

Bu romanı bulur ve eğer okursanız; çok şaşıracak, çok etkileneceksiniz… Ama ben, romana konu bu olaylarda; iki noktaya dikkatinizi çekmek ve bu iki nokta üzerinde (özellikle) bir süre durup, düşünmenizi istiyorum.

Bu çapulcu harekâtı; “ Kahpeler, Selanik’te Atatürk’ün evini yaktılar” yaygarasıyla başlıyor. Ancak daha sonra bunun bir provokasyon olduğu, Atatürk’ün evine bombayı koyanın, Türkiye adına Selanik Hukuk Fakültesinde okuyan bir Türk öğrenci olduğu anlaşılıyor.… Ve bu provokatör öğrenci; daha sonra Türkiye’ye iltica ediyor ve ileri ki tarihlerde de, önce Emniyet Müdürü, daha sonra da vali olarak görevlendiriliyor (ödüllendiriliyor). Dikkatinizi çekmek istediğim birinci husus bu…

Ben bu filmi çok sık gördüm ve hâlâ da görüyorum.

Ya siz, siz de görüyor musunuz?

Dikkatinizi çekmek istediğim ikinci husus da; Rum asıllı bir vatandaşın apartmanında kapıcılık yapan ve önemsiz sayılabilecek bir olay nedeniyle, sırf Rum asıllı patronuna yaranmak ve köpeklenmek için kendi öz be öz vatandaşını, hemşehrisini öldüresiye döven bir kişinin (Kürt Nihat ve babası) çapulcu harekâtı başlayınca; (anında) Rum asıllı patronunu da satması ve çapulculara hedef göstermesi, ekmek yediği işyerini (çapulcularla birlikte) yağmalaması…

Ben bu karakterdeki kanı bozuk, yalaka insanları da; (hem de yakın zaman içinde) çevremde, bolca ve sıkça gördüm, hâlâ da görüyorum.