Kendi çocuğunu göremeyen, kendisinden hasta anne-babasının ölüm haberi gizlenen sağlıkçı, aramızdan ayrıldı. Sayılı saatlerinin kaldığında, çocukları için yaptığı vasiyeti yürekleri sızlattı.

Kim bu diye sakın sormayın. Kısa sürede unutuldu. Çocuklarına da ancak yakınları sahip çıkacak. Görünen köy kılavuz istemezmiş. Yaşadığımız binlerce acı olaydan sadece bir tanesi.

Bütün dünyanın düştüğü çaresizliğe bilim insanları çözüm arıyor. Sırtımıza bir yük olarak gördüğümüz sağlık emekçileri kendi evlerinin bulunduğu apartmanlardan dışlandı. Onlar kendi çocuklarını göremez oldu. Haber sitelerine düşen haberleri izlemekle yetiniyoruz. Biz bize benzeriz sözü vardı. Aralarında ülkemizin de bulunduğu yetmişten fazla ülkeden bilim insanları, hastalıktan kurtulmak için çözüm yolları arıyor.

Yalan üretmeyi meslek edinmiş zavallılar, internet ortamında kendi ürettikleri yalanları gerçekmiş gibi yayınlıyor. Uzman kişilerin uydurdukları yalanları ilk bakışta gerçeğinden ayırmak olanaksız oldu. Eleştiriye kapalı olan insanlarımız, kendi düşüncelerine uygun olan yalanları duyduklarında hazine bulmuş gibi seviniyor. Aynı sözleri binlerce insan doğru kabul ettiğinde doğrular yalan olur; doğruyu söyleyenler deli olur.

Bir insana kırk gün deli derseniz, o kişi deli olup çıkarmış.

Büyüklerimizin dilinden düşmeyen bir söz vardı: Eskiden bizim zamanımızda diye konuşmaya başlar, yaşadıkları olayları bütün olayları anlatırlardı. Koronadan önce yaşadıklarımızı anımsamakta yarar var. Covid 19’dan önceki yıllarda diye söze başlamak saçma olur. Koronadan önceki günlerde insanlar sokağa çıkardı. Futbol maçı izlerdi. Hakeme, rakip takımın oyuncularına, taraftarlarına küfür ederdi. Çıkan kavgalarda yaralananlar, ölenler olurdu. Trafikte araç kullanırken kendisine yan bakana haddini bildirir, tipi bozuk olanın façasını düzeltirdi. Kendinse yan bakanı, icabında ‘avradını’ kendi kızını sokak ortasında evire çevire dövebilirdi. Taş çatlasa karakola gider; aynasızlara iki satırlık ifade verdikten sonra iyi halinden dolayı serbest kalırdı.

Koronadan sonra yaşam durdu. Sokağa çıkma yasakları, kimlik denetimleri baş belası oldu. Futbol maçları yok, kahvehaneler, kitabına uydurulup çalıştırılan kumarhaneler kapandı. Trafikte, sokakta kavga çıkaracak adam kalmadı. Taze piliçlerin peşinden koşan kart horozlar artık evlerinden çıkamaz oldu. Yarı açık cezaevlerinin yerini apartmanlar aldı. Yeni korona düzenine alışmak kolay değildi.

İnternet ortamı, çaresizlerin çaresi oldu. Her eve bir internet, herkeste çok akıllı birer cep telefonu işleri kolaylaştırdı. Artık insanlara küfür etmek için sokağa çıkmasına gerek kalmadı. Giriyorsun internete, facebooktan çıkmadan instagram, twitter derken oturduğun yerde siteleri dolaşmaktan yemek yemeye fırsat bulamıyorsun. Dilediğin oyunları oynuyorsun. Beğenmediğin, senin düşüncelerini eleştiren bir haber, basın açıklaması duyduğunda dilediğin kadar küfür edebiliyorsun.

Yapılanın doğru olup olmadığını, haber diye sunulanın, uzman kişiler tarafından uydurulan yalan olup olmadığını sorgulamaya gerek duymuyorsun. Onlar senin gibi düşünmüyorsa mutlaka yanlıştır. Küfür etmek, asmak- kesmek dediğin, altı üstü iki satırlık yazı. Elinde telefon; hızın internet hızı olduğuna göre kim tutar seni.

Önceden Ayşe teyzeler, Fatma teyzeler vardı. Mahallede kimin ‘ne halt yediğini’ onlar bilirdi. Onların diline düşen kızlar evde kalırdı. Yuvalar yıkılır, mahkemelere boşanma davaları açılırdı. Korona virüsüne yakalananlar bu dertten kurtuluyor. Ancak onların dilinden kurtulan olmazdı.

Teknoloji, teyzelerin pabucunu dama attı. Eski dedikoducular mesleğini bıraktı. İnternetin sayesinde dedikodu yapanlar çağ atladı. Teknoloji çağında bizim hoşumuza gidenler doğru; beğenmediklerimiz yalan oldu. Beğendiklerini alkışla, beğenmediklerine küfür et. Sorup sorgulamaya gerek yok.

Önceki yıllarda bir televizyon kanalında Beş N, Bir K adında bir haber-yorum programı vardı. Ne olmuş, Nerede olmuş, Nasıl olmuş, Neden(niçin) olmuş, Ne zaman olmuş; Kim yapmış? Sorulan soruların karşılığı alındıktan sonra karar verilirdi. Teknolojik gelişmelerin bize sağladığı kolaylıklar insanları tembelleştirdi.

Teyzelerimiz sadece mahalle sınırlarında dedikodu yapardı. Çağ atlayan dedikoducular uluslar arası yalan üretiyor. Cezayı kendileri kesiyor. Polisin, mahkemenin yapacaklarını yetersiz bulup celladın yapacaklarını da kendileri yapıyorlar.