Ben Virüs Korona… (Nam-ı diğer Covid-19)

Biliyorsunuz; gözle görülmeyen küçük bir canlıyım ben.

Enfekte biri öksürdüğünde, üç saat boyunca havada yaşayabiliyor ve bulaşma özelliğimi koruyabiliyorum.

Plastik yüzeylerde ve paslanmaz çelik üzerinde 3 gün, karton ve mukavva üzerinde 24 saat; bakır yüzeylerde 4 saat yaşayabiliyorum.

Doğuş kaynağım yarasaya dokun(a)muyorum ama size dokunuyorum.

Dokunabildiklerim arasında da hiç seçim yapmıyorum; varsıl / yoksul, ünlü / ünsüz, kadın / erkek… demiyorum; demem de…

İman gücü, din gücü, dua gücü, şıh gücü, güçlü devlet / güçsüz devlet, sınır / mınır tanımıyorum. Tanımam da…

Nükleer başlıklı füzeler, çelik zırhlı duvarlar, hepsi birbirinden megaloman, burunları Kaf Dağı’nda liderler… vız gelir bana.

O nedenle, benimle, benim anlayacağım dilde mücadele etmek zorundasınız…

Aksi takdirde felaketiniz olurum.

Bu durum, madalyonun bir yüzü…

Bu madalyonun bir de diğer bir yüzü var.

Ayırdında mısınız; ben aslında size (sadece) kötülük değil, iyilik de yaptım ve yapıyorum?… (Tabii anlayana…)

… …

Belki de benim sayemde, hijyenin ve temizliğin önemini anımsadınız.

Ve yine benim sayemde; ‘tüm insanların birbirinden farksız olduğunun’ bilincine vardınız… Varsıl, yoksul, ünlü, ünsüz, güzel çirkin, güçlü güçsüz arasında hiçbir farkın olmadığını, anladınız…

Bilim ve teknolojinin her şeyden önemli olduğunu; tarikat ve cemaatlerin insanlık adına hiçbir şey üretmediklerini ve sizi içten içe sömürdüğüne yakından tanık oldunuz.

Bunların, umre ziyaretinden gelen insanlarla zerre kadar ilgilenmediklerini ve bu insanların, devletin öğrenci yurtlarında kalmak zorunda kaldığını gördünüz.

Ne demişti size Ulu Önderiniz?

“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”

Ne kadar doğru, ne kadar akılcıl, ne kadar yerini ve hedefini bulan bir söz.

Her şeyin özeti, bu söz işte.

Siz benimle ancak bilim yoluyla; tıbbi laboratuarlarınızla, uzman doktorlarınızla mücadele edebilirsiniz.

Duayla, üfleyerek, üfleterek, üfürerek değil.

Tevekkül felsefesine(!) sığınarak benden kurtulamazsınız.

Çünkü ben sürekli mutasyona uğrayan bir canlıyım. Adım bugün için Korona, yarınlarda da bir bakarsınız, ‘Makarona’ ya da ne bileyim ‘Kakarona’ adıyla karşınıza çıkabilirim.

O nedenle, bilime yönelin. Laboratuar çalışmalarına önem verin; tıbbi çalışmalarınızı diri tutun.

Ve her şeyi Batı’dan beklemeyin.

Siz de üretin artık.

Siz de çalışın, siz de bulun, siz de keşfedin.

… …

Bitti mi?

Bitmedi.

Korona virüs olarak, siz erkek tayfasına, çok ama çok önemli bir başka katkım daha oldu. Bu katkımı da unutmayın sakın.

Ben ortalığa çıkıncaya değin, vıcık vıcıktınız.

Erkek erkeğe şapur şupur öpüşüyordunuz.

Öpüşmeyin kardeşim.

Öpüşmeyin.

Tokalaşın…Adam gibi sadece tokalaşın yeter.

Kaldı ki son yıllarda giderek yaygınlaştırdığınız (ki ben ona toslaşma diyorum) esenleşme şekliniz, biz virüsleri bile güldürüyordu.

Belki farkında değilsiniz ama çok komik oluyorsunuz.

Keçiler gibi, koçlar gibi toslaşmayın.

Anlatayım mı size, nasıl toslaşıyor, nasıl komik oluyorsunuz?

!!??...

Önce karşılıklı olarak el ele tutuşuyor; kafalarınızı büyük bir huşu içersinde kırk beş derecelik bir açıyla önce sola kırıyor, karşınızdaki kişinin kafasının sağ cenahına vuruyorsunuz; Tossssss!!!...

Sonra kafalarınızı, yine büyük bir huşu içersinde ve yine kırk beş derecelik bir açıyla, bu kez sağa kırıyor, yine karşınızdaki kişinin kafasının bu kez sol cenahına vuruyorsunuz. Tossssss!!!...
Hadi aynı boyda olanlar neyse de; farklı boyda olanların, ‘toslaşma eylemi’ daha da komik oluyor.

Kısa boylu olan, uzun boylunun çenesine; uzun boylu olan da kısa boylunun alın kabağına patlatıyor. Tosssss!!
* * *

Yapmayın.

Vallaha, billaha komik oluyor; biz virüsleri bile güldürüyorsunuz.

Bu vesileyle, bundan böyle, bu komik ritüeli unutun, sadece ve sadece adam gibi tokalaşın.

Hiç değilse, bu vesileyle bundan böyle erkek erkeğe öpüşme ritüeli ortadan kalkar; sadece adam gibi tokalaşmakla yetinirsiniz.

Adam gibi tokalaşın artık.

Sadece tokalaşın…

Öpüşmeyin.

Toslaşmayın.

* * *

Neyse, bir fıkrayla bağlayayım bu tatsız satırları da (bu sıkıntılı günde) biraz tebessüm ettireyim sizi…

“Hani ben her bir yerde dolanıp, duruyorum diye; insanlar evlerinden çıkamaz oldular ya;

Günlerdir tecritte olan adamın biri, kendisi gibi tecritte olan arkadaşıyla telefonla konuşuyor.

- Ne haber, ne yapıyorsun?

- Hiiççç! Malum salgın yüzünden günlerdir evdeyim. Maçlar da iptal, yapacak bir şey yok.

Haaa bu arada bizim hanımla sohbet ediyoruz… İyi birine benziyor…”

… …

Korona Virüs’ün özel notu. Bana köşesini tahsis edip, sizlere seslenme olanağını sağlayan İsmail Haboğlu’na teşekkür ederim!

Sağ olsun, var olsun!…