Siyaset, Arapça bir sözcük; at eğitimi, at talimi anlamına
gelmektedir. Politika terimi ise Yunanca bir terimdir. Bu gün siyaset ve
politika aynı anlamda kullanılmaktadır ama Arapçadaki anlamında değil. Yunan
siyasal yaşamında siyaset ya da politika, devlete ait etkinliler biçiminde
tanımlanmıştır.
Siyasetin günümüzdeki geçerli anlamı ise, bir toplum
yönetme, devlet yönetme sanatıdır. Siyasi literatürde bu sanat bir siyaset
bilimine dönüşmüştür.
Siyasetle uğraşan kurumlar bu nedenle en saygın kurumlardır
ve de saygın olmak zorundadır. Siyasetin içinde yer alan kişiler de saygın ve
dürüst olmak zorundadır.
Çünkü siyaset bir insanın bütün birikimlerini, bütün
yeteneklerini, bütün yararlı düşüncelerini hayata geçirmek için yer aldığı bir
kurumdur. Bunun için güvenilirlik ister, fedakârlık ister.
Ancak, yukarıdaki ifadeler sanki bizim ülkemize ait değerler
değilmiş gibidir. Bizim ülkemizde siyaset en çok suçlanan, güvenirlik derecesi
en düşük olan kurum görüntüsü vermiştir. Bu bakış, yılların birikiminin
toplumda yarattığı bir algılamadır.
Neredeyse, ülkemizde siyaset ve siyasetçi denilince
"çıkarcı", politikacı deyince "dalavereci" kurumlar ve
kişiler akla gelir olmuştur. Ve toplumda kurnaz, hin, çıkarcı kişiler için
"o ne siyasetçidir, o" gibi bir deyim oluşmuştur.
Çünkü ülkemizde nerede bir çıkarını düşünen, nerede bir
dalavereci varsa siyasete girer algısı, bu toplumun bilincine yerleşmiş
durumdadır. Bu algıyı değiştirmek ise siyasetin ve siyasetçilerin öncelikli ve
önemli görevidir.
Ne yazık ki bu yerleşik algıya bizzat siyasetçilerin kendisi
neden olmuştur. Şöyle bir baktığımızda tüm siyasi partiler birbirini
hırsızlıkla, vatan hainliğiyle, çıkarcılıkla, ülkesini satmakla,
işbirlikçilikle, dürüst olmamakla suçlamışlardır.
Siyasi partiler kendi içindeki rakiplerini ve muhalefeti de
susturmak için, aynı bakış açısıyla ve aynı değerlerle suçlamışlardır. Ve
özellikle her siyasi parti kendinden olmayan belediyeleri hırsızlıkla,
yolsuzlukla suçlamıştır.
Elbette bu durum vatandaşın aklına, siyasetçi deyince
yukarıda ifade edilen suçlayıcı terimleri getirecektir. Yine de halkımız
siyasetin ve siyasetçilerin iyi yanlarını görmeye çalışmıştır, çalışmaktadır.
Bu nedenle Türkiye'de siyaset yapmak çok zordur. Özellikle
dürüst, namuslu, gerçekten topluma hizmet etmek isteyen, birikimlerini ve
bilgisini bu toplum için kullanmak isteyenlere daha da zordur. Çünkü bu kişiler
de böyle bir algılamanın baskısı ve suçlanması altında kalmaktadır.
Hem siyasetin hem de meclisin itibarını son derece sarsan en
son eylem ise milletvekillerinin maaş artışıdır. Üstelik reçetelerden katkı
payı almak için yapılan yasal değişikliklere bir madde eklenerek. Üstelik
yangından mal kaçırır gibi...
Sen tut yılın son günlerinde, Kemal Kılıçdaroğlu'nun
deyişiyle "bir gece yarısı önergesiyle" milletvekillerinin maaşlarına
%100 artış sağlayan bir yasayı apar- topar çıkar.
İki yıl milletvekilliği yapan kişiye emeklilik tam.
Milletvekilliği süresince hem bu emekli maaşını hem de %100 artmış maaşını (ki,
toplam 19000.-TL) alsın. Çalıştırdığın devlet memuruna da dövüşle- kavgayla
sadaka verir gibi %4 ver...
Milletvekillerinin harcamaları elbette yüksek olabilir.
Maaşları ve ödenekleri yeter ya da yetmeyebilir. Ama çıkılır toplumun karşısına
bu durum anlatılır, ikna edilmeye çalışılır ve daha sonra gereği yapılır. Çünkü
açık politikaya halkımız her zaman hoşgörüyle bakmıştır.
Sonuçta milletvekillerine kıyak emeklilik ve maaşlardaki
%100 artış sağlayan bu yasa toplumda büyük bir tepki gördü. 12 Eylül darbesi
gibi bu yasa da sahipsiz kaldı.
23 Aralık'ta kabul edilen yasa 29 Aralık'ta Cumhurbaşkanı
tarafından geri gönderildi. Umarız yasa düzeltilir, devletin tüm hizmetlerinde
zaten ayrıcalıkları olan milletvekillerine yeniden özel ayrıcalıklar tanınmaz.
Çünkü çıkarılan yasa, bugün dünyanın hiçbir ülkesinde
olmayan bir yasal düzenlemeydi. Örneğin kişi başına milli geliri en yüksek ve
98000 dolar olan Norveç'te milletvekili maaşı 7500 dolar, İsviçre'de 4200,
Danimarka'da 5000, Polonya'da 1893 dolardır. Türkiye'de ise milli gelir 10000
dolar milletvekili maaşı ise yeni düzenlemede 10000 dolar yani 19000. TL
olacaktı.
Yasanın geri dönmüş olması hem meclis hem de milletvekilleri
için bir fırsattır. Ve de yeni bir yıla girilmiştir. Yeni yılın ilk günlerinde
meclisin ilk görevi, öncelikle bir gece vurgunu gibi olan bu ucube yasayı
değiştirmek olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki bu meclis en zor günlerde bu ülkenin
kurtuluşuna önderlik yapmıştır. Ve unutulmamalıdır ki bu meclis bu cumhuriyeti
kuran meclistir. Bu meclisin sarsılan itibarını yükseltmek milletvekillerinin
öncelikli görevidir.
Ülkenin çevresi bir ateş çemberiyken, ülkenin iç sorunları
neredeyse bir iç savaş görüntüsü verirken siyasetin itibarını daha fazla
yıpratmamak gerekir. Toplumun siyasete güvenini daha da çok sarsmamak gerekir.
Umarız 2012 yılı hem meclisin hem de siyasetin itibarının
yükseltildiği bir yıl olur.