Kenan Kadife’nin kitap kurdu, iyi fotoğrafçı, minyatür ve ebru konusunda sanatçı sayılabilecek özellikleri olduğu pek bilinmez. Gerçi: fotoğraf, minyatür, ebru konularına son senelerde alıştı. Daha önce inşaatçılık, daha sonra Ülker firmasının çikolata temsilciği gibi uğraşları Çorum halkı tarafından bilinen şeyler.
Kemal Kadife benim kayın biraderim olur. Ablası Hacer Özen hanımefendi ile evlendiğimizde yedi yaşındaydı.
Rahmetli Ömer ve Yusuf Kadife’nin ortak işlettikleri taş mağazada bakkal terazisinin bir tarafına oturur diğer tarafına konulan ağırlığın 16 kiloyu geçmesi beklenir ama bir türlü geçmezdi.
O taş mağaza daha önce Ziraat Bankasının Çorum şubesi olarak hizmet vermekteydi. Aslında tarihi nitelikli bir bina idi ama o ayrımlar o yıllarda daha yapılmıyordu. 27 Mayıs ihtilalinden sonra Çorum Vali ve Belediye Başkanı olan rahmetli Mehmet Varinli tarafından yıkılarak bu günkü saat kulesi meydanının başlangıcı yapılmış oldu.
Bugünün şartlarında o binanın yıkılmasına izin verileceğini tahmin etmiyorum.
Daha sonra kızımız İnci 1959 yılında doğdu. Sanırım İnci daha yaşını doldurmamıştı. Kayınpederlerin evinde akşam misafirliğindeydik. İncinin kulak ağrısı tuttu, ağlamaya başladı. Küçük kızıma dayılık görevini yerine getirmek için eczaneye koştu. Yine koşarak eve gelirken düştü ve bir dişini kırdı.
Sonra askerlik geldi, ama askerden önce evlenmiş Mehmet Kadife doğmuştu.
Askerliği Kıbrıs’ta yaptı. Onu İstanbul’dan Kıbrıs’a yolcu etmek için aile boyu gittik. Rahmetli Yusuf Kadife’nin kucağında 6 aylık Mehmet Kadife, Kenan’ın eşi Hasibe ve eşim Özen’le ilginç aile ekibi oluşturuyorduk.
Kıbrıs yolculuğu için hazırlık yapan birlikten gece Kenan otele kaçmış, sabah kimse uyanmadan onu tekrar birliğe götürdüm.
Askerlik bitiminde Kenan Türkiye’de pek görülmeyen bir kedi cinsiyle dönüş yaptı.
*
1990’lı yılların ortalarına gelmiştik. İstanbul’da sabah namazı için camiye gittim. Ramazanın son günleri idi. Hoca efendi, “Febi eyyi ala i rabbikuma tukezziban” ayetinin sık tekrarlanan suresini güzel sesiyle okuyarak namazı kıldırdı.
Çok etkilendim evimize dönerken , “Dört oğlan torunum var ama kız torunum yok. Kız torunum olursa adını Kezban koyduracağız” diye düşündüğümü eşime anlattım. Eşim de, “Keziban ismini hiç sevmem nereden çıktı” dedi. Ama ben ‘Keziban’ın anlamını araştırdım. Evimizde Kur’an meallerinden başka yararlanacağımız başka bir şey yoktu. Onlarda da ayet, “Öyleyken Rabbimizin size verdiği nimetleri nasıl yalanlarsınız?” şeklinde cümle vardı ama Keziban bunlardan hangisi idi.
Kısa bir süre sonra bir büyüğümüz ziyaretinde, Basri, “Ayet Kuran’da geçiyor diye kızının adını Keziban koyanlar var. Keziban yalancı demek” dedi.
Kafam büsbütün karıştı. Birkaç gün sonra Kenan Kadife’de misafirdik. Ben bu konuyu açtım. Karısı iki büyük sözlük birden getirdi, sözlükler Basri Beyi doğruluyordu. Hatta birisinde ‘Kezzip çok yalancı’ diye bir ayrıntı bile vardı.
*
Bir haftadır Çorum’dayım. Kenan Kadife Amerika’nın Keşfi ile ilgili yazımda geçen, İsmail Cem’im kitabının okullarda ders kitabı olarak okutulması gerektiğini düşündüğünü söyledi. Demek ki kitabı okumuş. Konuştuğumuz her konu ile ilgili kitap çıkarıp önüme koyuyor. Hepsi de seçme, güzel, baskılı kitaplar. Ben emsalim arasında kütüphanesi olan, çok kitap okuyan birisi olan tanınırım. Kütüphanenim başlangıcı 70 seneden fazlaya dayanır. Ama Kenan’ın bana getirdiği kitapları görünce, o kalitede kütüphanem olmadığı için kitap almayı bilmediğimi anladım.
Kenan Kadife’yi tebrik ediyor, kendisine çizdiği yeni yolda başarılar diliyorum.
En güzel günler sizlerin olsun.