Ülkenin yeni bir seçime değil koalisyona ihtiyacı vardı.
Tüm partiler KIRMIZI ÇİZGİ deyip durdukları şeyleri yumuşatıp ülke menfaatlerini düşünerek ve anlaşarak ülkemizin ihtiyacı olan koalisyonu kurmak zorundaydı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli egolarını, kaprislerini bir kenara bırakmalıydı.
Ancak ne oldu?
Yapılan yeni bir seçim ülkeyi ekonomik yönden sarstı ve kapris yapan MHP de sandıktan umduğunu bulamadı.
Türkiye kimsenin kaprislerinin, siyasi ikbal hesaplarının oyuncağı değildir.
Birkaç yıldır iyi bir Türkiye için uğraşanların, yazı yazanların, miting düzenleyenlerin darp edildiklerini, hakarete maruz kaldıklarını ve cezaevine atıldıklarını görüyoruz.
Doğuda açılım yüzünden çıkan iç savaş nedeniyle öğretmenlerin mesleklerini yapamadıklarını da biliyoruz.
Belki birçoğunuz biliyordur;
Rivayet edilir ki sabah erken dağdan inerek köyü basan eşkıya, camiden çıkan adamları caminin önünde sıraya dizmiş ve ceplerinde ne varsa ne yoksa gasp etmeye başlamış. O sırada camiden çıkan yaşlı bir ihtiyar elinde bastonu ile eşkıyanın yanına gelerek ona iki değnek vurmuş. Eşkıya hiçbir kelam etmeden kaçmış. Orada bulunan bir misafir şaşkınlık içinde, “bu ihtiyar amca kim” diye sormuş. “O ihtiyar amca eşkıyanın öğretmeniydi” demişler.
Eşkıya dahi öğretmenine saygıda kusur etmiyor.
Demek istiyorum ki eskiden hep böyle idi. Hatta Hz. Ali “bana bir harf öğretenin kırk yıl kulu kölesi olurum” dememiş mi?
Eskiden öğretmene “muallim” denilirdi. Bu ne demekti? İlim öğreten demek. İlim öğretenlerin maruz kaldıkları bu muameleler beni ziyadesi ile üzüyor. Sanırım sizleri de üzmektedir.
Bir ilin valisi sınıfa giriyor, öğretmenin sakalını beğenmeyerek onu öğrencilerinin yanında sınıftan kovuyor.
13 yıldır başımızda olanlar her tarafa karıştığı için böylesine bir düşünce, böylesine bir bakış açısı olanlar da idari kadrolara yerleştirildiler.
1960 Mayıs öncesi siyaset demokrasi trenini raydan çıkardı ve treni devirdi. Asker geldi treni rayına oturttu, bakımını yaptı, sonra egemenliği sahibine yani millete teslim etti.
Bu kurum, daha sonra treni 20 yıl çalıştırabildi.1980 öncesi tren yine raydan çıktı ve devrildi. Yine asker geldi, bakımını yaptı, sahibine iade etti.
Emaneti devir alan siyasiler bu kez koro halinde askeri müdahalelerini kınamaya, adeta hep birlikte askeri taşlamaya başladılar ve taşladılar, halen de taşlamaya devam ediyorlar.
Elbette birçoğumuz gibi ben askeri müdahaleye taraftar değilim.
Ancak demokrasi kurum ve kuralları ile tıkır tıkır işletilirse askerin müdahalesi zaten söz konusu olamaz.
Bilindiği gibi 27 Mayıs (1960) askeri müdahalenin baş aktörlerinden birisi merhum Alpaslan Türkeş’ti.
İhtilal sonrası sanırım 38 subay Milli Birlik Komitesi’ni oluşturdular.
Daha sonra bu komite yukarıda belirttiğim gibi treni yine rayına oturttu, bakımını yaptı ve emaneti, İnönü’nün de yoğun talep ve telkinleri sonucu millete iade etmek istedi.
Yani demokrasiye dönülmesini istedi.
Bu isteğe komitenin 14 üyesi karşı çaktı ve treni sahibine iade etmek istemedi
Bir gece onlar emekli edilerek muhtelif görevlerle başka ülkelere gönderildiler. Bunların içinde Merhum Alpaslan Türkeş de vardı ve Hindistan’a gönderilmişti.
Şimdi kafamda bazı sorular oluştu. Şöyle ki;
12 Eylül askeri darbesini yapan Kenan Evren’i koro halinde eleştirenlerin içinde MHP’nin de bulunması beni şaşırttı. Zira o partinin kurucu başkanı Alpaslan Türkeş askeri darbenin önde geleni idi
Onu göklere çıkaracaksın, bir oğlunu milletvekili yapacaksın, diğer oğlunun da AKP’den milletvekili olmasını görmezden geleceksin, Kenan Evren’i ise acımasızca eleştireceksin ve daha da önemlisi askeri istemeyeceksin.
Ne oldu?
Sahipsiz bırakılan asker şimdi kenara çekildi, trajediyi seyrediyor.
Asker olmadan yönetilen ülkemizi de hepimiz seyrediyoruz uzaktan uzaktan…
Treni rayına oturtun bakalım şimdi?
Bütün bu yaşanılanları elbette ki MHP’nin tabanından gelenler çok daha iyi biliyordur. Ülkenin kurtuluşu için sağda menfaat gözetmeyen bir siyasi partiye ihtiyaç olduğunu ve değişim gerektiğini biliyorlardır.
Ama artık bilmenin ötesine ihtiyaç vardır.
Herkesin aklını başına toplaması gerekir. Yoksa hem toplum hem de kendileri çekerler.
Her Gününü Güzel Olsun.