"Siyaset" Arapça, "Politika" Yunanca bir sözcüktür.
Siyasi literatürde geçerli anlamları toplum yönetme, devlet yönetme sanatıdır.
Bu nedenle siyaset; en saygın kurum, içinde yer alan kişiler de en saygın ve dürüst olmalıdır.
Çünkü siyaset; kişinin bütün birikimlerini, yeteneklerini, düşüncelerini hayata geçirmek için yer aldığı bir kurumdur. Bunun için güvenilirlik ister, fedakârlık ister.
Ancak bu değerler, ülkemizde geçerli değil gibidir.
Neredeyse siyasetçi denilince "çıkarcı", politikacı denilince "dalavereci" akla gelir. Ve toplumda "kurnaz, hin, çıkarcı" kişiler için "o ne siyasetçidir, o" gibi bir deyim oluşmuştur.
* * *
Önümüzdeki üç seçim, Türkiye'nin gelecekteki siyasal ve sosyal haritasını belirler olacaktır. Önemi de bundandır.
Ancak bugün siyasetin güvenilirliği kalmamıştır. Liderlerin bir "devlet adamı" profili yoktur. Hem söylem dili, hem beden dili kışkırtıcıdır.
Öyle ki, kullanılan dil:
Sokak jargonunu aşmakta...
Toplumda geriye dönüşü olmayacak bir gerginliği tırmandırmakta...
Sanki yan yana yaşanamayacak bir iklimi oluşturur olmaktadır.
Üstelik bölünme riskinin bulunduğu, etnik ve inanç sorunlarının çözülmediği, provokasyona açık bir zemin olduğu halde...
Üstelik Suriye'de, Irak'ta olan gelişmelerin Türkiye'ye sıçrar ya da sıçratılır tehlikesi olduğu halde...
Nitekim İstanbul'da MHP seçim bürosuna yapılan silahlı saldırı ve ölümlü bir olay, Şişli Belediye binasına yapılan silahlı saldırı, böyle bir tehlikenin işaretleri gibidir.
* * *
Son gelişmelere bakıldığında galiba bu seçimler:
-Siyasi açıdan, ABD'nin bölge politikası gözetiminde yeni bir siyasi irade oluşturmak gibidir.
-Ekonomik açıdan, İstanbul sermayesi ile Anadolu sermayesi arasında geçecek gibidir.
İşte bu nedenlerle, demokrasiyi savunan güçlerin duruşu önemlidir.
Yani demokrasi güçlerinin, yükselen demokratik muhalefeti çar-çur etme gibi bir lüksü olmamalıdır.
Çünkü bu durum; kurucu iradenin, kurucu değerlerin ve 68 kuşağının ruhunu inkâr etmek olur.
Öyle ki, bugün merkezin sağındaki ve solundaki partilerin genetiği değiştirilmiş ya da değiştiriliyor gibidir.
Özellikle kurucu iradenin kodlarını taşıyan bir siyasetin genetiğinin değiştiriliyor oluşu, Cumhuriyet için büyük bir tehlikedir.
Bilinmelidir ki; kurucu iradeden beslenmeyen, 68 kuşağının rüzgârını taşımayan siyasetler, emperyalizme boyun eğmeye mahkûmdur.
* * *
Ve bugün ülkede öyle bir yapı oluşturulmuştur ki:
-Hakimler ve savcılar devletin mi cemaatin mi diye sorulur olmakta...
-Anayasasında "Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti" diye yazan 90 yıllık Cumhuriyetin siyasetleri, cemaatlerden medet ummakta...
-Hem İstanbul, hem Anadolu sermayesi cemaate selam durmakta...
Yani bir ölçüde cemaate biat edilir olunmaktadır.
Sanki cemaatler, meşru birer siyasal adres olmuştur.
Herhalde bu ülkeyi bu duruma getirenlere, Atatürk'ün söylediği bir sözle cevap vermek daha doğru olacaktır.
"Efendiler ve ey millet; iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olmayacaktır" demişti Atatürk.
Bu söz 1925'te söylenmişti, bugün 2014.
Yani 89 yıl önce söylenen söz bu idi...
89 yıl sonra Türkiye'nin görüntüsü bu olmuştur.
Galiba acil görev, ülkeyi bu görüntüden kurtarmak olmalıdır. Ve de bunun için demokrasi güçlerinin birliği olmalıdır.