Ahşap evlerin saçak altlarına yuva yapan kırlangıçlar yok artık. Beton döktük o evlerin yerine…
İnsanların ayaklarına beton döküp denize atan mafyadan pek farkımız yok sizin anlayacağınız.
Verimli tarım alanlarını imara açıp beton döktürenler de bizim seçtiğimiz belediye meclis üyeleri…
Mahalle esnafları da birer ikişer yok oldular. Yeni kuşaklar ne bilsin… İrili ufaklı marketlerle başlayan süreç AVM diye kodladığımız alışveriş merkezleri ile tavan yaptı. Avrupa’da kentlerin 50-60 km uzağına kurdurulan AVM’leri biz hemen her mahallede açtırdık.



Kimin eliyle oldu bu? Yine bizim seçtiğimiz belediye meclisi üyelerinin mübarek (!)oylarıyla. Hızla küreselleşiyorduk!
Partiler, belli bir sosyal kesimin çıkarlarını savunmak için kurulmuş yapılar diye tanımlanır. Gel gör ki bizde durum bu tanıma pek uymuyor. Partiler, kimileri için her gün iki kez doğru vakti gösteren bozuk saatlere dönüşmüş durumda.
Derviş dervişi sırayla öper misali kentlerin geleceği yıllardır gündelik rantlar uğruna yağmalanmış ve yağmalanmaktadır. İşte bu noktada mesele, A partisi ile B’nin veya C’nin pek de bir farkının olmadığını görmek veya görmemektir.
“Hizmet alımı” ana başlığında belediyeler ihale dağıtım merkezlerine dönüştürülürken de karşı çıkanımız oldu mu? Bu soru A’dan Z’ye tüm partilere ve onları tercih edenlere yöneliktir.
Özelleştirme kutsaldı (!) ve özelleşen her şey güzelleşiyordu! Ancak, tellaklar değişse de hamam aynı hamamdı. Tabelalar ve etiketler değişse de aynı arabayı çeken yapılardı bizim tercih yapmak zorunda kaldığımız… Bedeli ödeyen ise hep Türk millet oldu ve oluyor.
Bir zamanlar bir banka reklamı vardı. “Yok, birbirimizden farkımız, ama biz Osmanlı Bankasıyız.”
Meseleleri (hayatı ve tarihi) kavramlar üzerinden değil de etiketler (kimlikler) üzerinden konuştuğumuzda çaresizliğin boy çukuru giderek genişlemektedir.
Kırlangıçlar çoktan terk etti bizi…