Kırk yıldır beklenen gelecek yıllar…

Bakırcılar arastasında son ustalar durup dinlenmeden çalışıyor.

Görünüşe bakılırsa ustamız bir an önce siparişi yetiştirmek için çabalıyor. Korona salgını arastaya uğramamış gibi görünüyor. Yaptığımız ayaküstü sohbette işin aslını öğrendim. Bütün hazırlıklar yaz ayları içinmiş. Köylü hasat yapacak. Ürünlerini pazarda satacak. Kazanacağı parayla bakır kazanlar alacak. Bulgur kaynatacak. Pekmez, salça yapacak. Bedava topladığı meyvelerini paraya dönüştürecek. Para harcamadan doğal gıdalarla beslenecek.

Traktörcüler arastasında kullanılmış, yeni tarım aletleri müşteri bekliyor. Traktörler, tarım aletleri tamir ediliyor. Günler çabuk geçiyor. Havaların ısınmasıyla birlikte tarlaya mibzerle yeşil gübre saçılacak. İlaçlama yapılacak.

Demirci Ömer Usta yoğun bir çalışma içine girmiş. Aslına bakarsan esnafın deyimiyle hazıra mal yapılıyor. Bahar ayları geldiğinde şapkalı olarak bildiğimiz köylüler gelecek. Tamir edilmesi gerekenler tamir edilecek. Yenilenmesi gerekenler “Harman veresiyesi” denilen ödeme şekliyle satın alınacak.

Biçerdöverler kış aylarında baştan aşağı elden geçirildi. Yıllık bakımları yapıldı. Sırasıyla buğday, arpa, nohut, ayçekirdeği, çeltik tarlaları biçilecek. Gitmedikleri il; adım atmadıkları köy kalmayacak.

Hasat günleri için umutlar beklenir. Önceki yıllardan kalan borçları ödenecek. Beklenen yağışların gelmemesi üreticileri endişelendiriyor. Kar yağışları yeterli değil. Şehirlerin içme suyu barajları olması gereken düzeye ulaşmadı. Yaz ayları kurak geçeceğine göre içme suyu bulmak sorun olacak. Afrikalı yerliler gibi susuz kalacağız.

Birileri çıkıp “YAĞDIR MEVLAM SU” şarkısıyla efkar dağıtacak. Birileri yağmur duasına çıkması için şıh efendiye gidecek.

Çiftçiler topraktan beklediği verimi alamazsa umutlarını gelecek yıla saklar. Gelen her gelecek yıl sırasını gelecek yıla bırakır. Borçlar, yeni borçlarla, faizlerin anaparaya katılmasıyla birlikte büyür. Buğday yerine tarla, traktör satışları başlar. Süt üreticileri süt yerine hayvanlarını kasaplara satmaya çalışır.

Yaz ayları gelmeden ümitler tükenmeye başladı. Çarşambanın gelişi perşembeden bellidir atasözünü kulaklarına küpe yapanlar bugünden havlu atmaya başladı. Tohumluk buğday, gübre ekim masraflarını hesap edenler elde edecekleri ürünlerle bunların karşılığını geri alamayacağını biliyor. Üreticinin biri çıkmış “Bana sadece gübre parasını verin, hasat sonrası elde edeceğin ürün sizin olsun” diye dert yanıyor.

Kuraklık elbette verimi düşürüyor. Ziraat mühendislerinin denetimi dışında yapılan bilinçsiz tarım, toprağın çoraklaşmasına yol açtı. Hatalı kullanılan kimyasal gübreler, ilaçlar sağladığı yarardan çok zarar vermeye başladı.

Köylünün karnını yarmışlar, kırk tane gelecek yıl çıkmış derler. Barış Manço’nun bir şarkısında benzer sözler geçer. Biri mutlu geçen yılları anlatırken; diğeri yıllar boyu beklenen, ancak bir türlü gelmeyen, bir türlü yok olmayan umutları anlatır.

Bir yastıkta kırk yıl mutlu olanlara, kırk yıl boyunca gelecek yılı bekleyen üreticilerimize de kırk kez maşallah diyelim!