Kanada Başbakanı Justin Trudeau, 82 milyar dolarlık bir yardım paketi hazırladıklarını belirterek, “Siz evinizden çıkmayın, faturalarınızı düşünmeyin, biz varız” dedi. Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron da, hiçbir Fransız şirketinin iflas etmesine izin vermeyeceklerini daha önce açıklamıştı.

Almanya başta olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri ve dünyanın ekonomik bakımdan güçlü devletleri, asrın felaketine karşı yüz milyarlarca dolarlık destek paketleri açıkladılar. Özetle, “yeter ki evinizden çıkmayın, salgının önlenmesine katkı sağlayın, hiç biriniz işinizi, dükkânınızı, firmanızı kaybetmeyeceksiniz” mesajını verdiler.

Ülkemiz ise bu felakete, ekonomik bakımdan zaten sıkıntılı bir süreçte yakalandı. Piyasalar zaten diken üstündeydi, işsizlik zaten doruk noktadaydı, sabit gelirliler için geçim zaten zordu. “Ekonomik İstikrar Kalkanı” adı altında açıklanan paketin yetersizliği görüldüğü için, şimdi tüm sektörler, tüm kesimler, ek önlemler, düzeltmeler, genişletmeler bekliyor.

Öyle destekler verilsin ki, esnaf, sanayici, işadamı, üretici, yetiştirici, hiç kimse, ama hiç kimse işini kaybetmesin. Dolayısıyla, en küçüğünden en büyüğüne bu işletmelerde çalışanlar da işlerinden olmasınlar. Salgın felaketi, bir de ekonomik ve sosyal felakete dönüşmesin. Devlet, bütün gücüyle imdada yetişsin.

Bunun için, önce kamu kurumlarının, yerel yönetimlerin, resmi nitelik taşıyan diğer tüm kuruluşların piyasaya olan borçlarını ödeyip, kira başta olmak üzere diğer tüm alacaklarını ertelemek suretiyle sıkıntıdaki işletmelere can suyu sağlamaları gerekiyor. Kısa çalışma ödeneğinin kapsamını genişleterek, bu zor süreçte işçi ücretlerinin yükünü, kazanamaz hale gelen işletmelerin üzerinden almak ta kaçınılmaz oldu.

Kriz, Çincede “fırsat” demekmiş. Her krizin içinde bir fırsatı barındırdığını da hepimiz biliriz. Ve ülke olarak, dünya bu krizden çıktığında “ihracat patlaması” yapacağımızdan adımız gibi eminiz. 2019’daki 180 milyar dolarlık ihracatımızı kısa sürede 250 milyar dolara çıkarmamız işten bile olmayacak.

Öyle ise, “kaynak” konusunda cesur ve komplekssiz davranmak, eğer zorunluysa likiditeyi artırmaktan, hatta borçlanmaktan bile korkmamak gerekiyor. Zira, ekonomi çökecek olursa, yeniden ayağa kaldırmak çok daha büyük kaynak gerektirecektir. Dahası, son yıllarda dilimizden düşürmediğimiz “beka” meselesi, asıl o zaman bütün korkunçluğuyla karşımıza çıkacaktır.