(8 Yıl öncesinden bir yazı) 26.12.2005
Bir gazetenin köşe yazısında, “vadesi yeten her hangi bir sebepten ölür” diye okuyunca şöyle bir kolaçan ettim kafamda devri âlemi.
Önce bizim Karakeçili Mahallesi Alaybey sokaktan başladım düşünmeye. Kümbetin yukarısından başlarsak, kimler geldi kimler geçti bu mahalleden:
Kemal Hoca, Macit Erdem, onun babası Ali Şeyh, oğlu Şükrü, eski yazı öğreten Şeker Hoca, Şişenin Mıstık, Terzi Nurettin usta, onun gencecik yaşta ölen karısı, kızı. Ömer Paşalar, yeni yetişen kızları Can, Dikişin Emine, Gıdışın Osman, Mehmet Gedik, Kelepirler.
Karşıda ise dayım İsmet Mat,. Raif Atalay ve eşi Fehime Teyze, Nazif Alaybey. Müezzinlerin Emine Teyze, Turan Çenesiz’in babası Ömer Çenesiz, Nihat Bayşu’nun babası, amcası ve amcasının oğulları Bekir ve Yılmaz ağabeyler. Mehmet Kadife, Hüsrev Sungur.
Karşıda bizim ev. Sınıf arkadaşlarımın ve mahalle arkadaşlarımın çoğu rahmetlik oldu. Çıkmaz aralığı da saymaya kalkarsam iyice işin içinden çıkılmaz.
Sonra taşındığım vilayetler ve Turhal’daki fabrikamızdayken o zaman bayiimiz olanlar geldi geçti kafamdan. Evet, kimler geldi, kimler geçti sadece benim tanıdığım insanlardan.
Asıl anlatacağım bu insanlar bir zamanlar ne kadar da mutluydular. Kadınlar sıhhatli, güzel. Erkekler yiğitti. Ama kara toprak yedi hepsini. (“Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmadı” derler ya).
BU İNSANLARIN ÇOĞUNUN KOLU KANADI KIRILDI BU DÜNYADA. Ahiretleri çok iyidir inşallah. Kimi yavrusunu kaybetti, kimi eşini. Cıvıl cıvıl evler harabe oldu. Boş arı kovanına döndü. Dul kalan kadınlar ağladı. Evlenmedi tek başına yaşadı. Adet böyle, töre bu ya, erkekler evlendi. Evlendi ama çoğu mutlu olmadı, çocuklarıyla arası açıldı. Onlar da kurbanlık koyunlar gibi sıralarını bekliyorlar.
Bir de çileli doğup çileli yaşayan, ömrünü böyle tamamlayanlar var. Allah onları da öteki dünyada mükâfatlandırır inşallah.
Ama her şeye rağmen ölünceye kadar dünya ve Ahiret işlerini birlikte yürütmek gerek. İnsan kendini bırakırsa çöküyor, harabe evlere dönüyor. İnsan az çok bir meşgale bulmalı ve bulunduğu şarlarda mutlu olmayı bilmeli sevgili okuyucular.
* * *
Erdem Çenesiz 02.11.2005 tarihindeki bir demecinde, “yetiştirme yurdundan ayrılma yaşı gelen gençlere, iş kurmada ve iş bulmada yardımcı olunması gerektiğini” belirtiyordu.
Bu konu çok önemlidir. İş kanununa göre özürlülere, eski hükümlülere belli oranlarda iş verme mecburiyeti var. Buna yetiştirme yurtlarında yetişen gençler de dâhil edilmelidir. Böylece bu kimsesiz çocuklar kapıya salınıp bütün emekler boşa gitmemiş ve kötü alışkanlıklar edinmemiş olacaklardır. Daha açık söylersek bu insanlar hapishanelere düşüp eski hükümlü olmadan sahip çıkılmalıdır.
Bu bir uyarı yazısıdır; ilgililer bu konuyla lütfen ilgilensinler. Şimdiden yeni yılınızı kutluyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum.