İŞE, BİRBİRİMİZİ ANLAMAYA ÇALIŞMAKTAN MI BAŞLASAK? 

Gerek köşe yazılarımızla, gerekse sık sık ÇORUM HABER’in manşetine taşıdığımız haber-yorumlar ve değerlendirmelerle, “durmayalım düşeriz” tezini defalarca işlediğimizi okurlarımız da anımsayacaklardır.

Sayın Meral de, bu sözleriyle bizim yıllardır dillendirdiğimiz kaygılarımızı teyit etmiş oluyor.

*

Hep söylediğimiz gibi, Çorum’un girişimci insanları, büyük özverilere katlanarak, dişleriyle-tırnaklarıyla bir sanayileşme hamlesi başlattılar.

Yine sık sık tekrarladığımız gibi, Çorum’un adını “Anadolu Kaplanları” arasına yazdırdılar. Üç-beş esnafın bir araya gelerek fabrika kurması, “Kalkınmada Çorum Modeli” olarak nitelendi. Ekonomistler Çorum için “KOBİ Başkenti” tanımlamasını kullandılar.

Ne var ki, Çorum’un sanayileşme çabaları, merkezî hükümetler tarafından gerektiği gibi desteklenmedi, tersine haksız rekabet ortamları yaratılarak duraksatıldı.

Dışarıdan yatırım çekmesine katkı sağlayacak herhangi bir projeyle takviye edilmedi.

Çorumlu’nun önü açılmadı.

Çorumlu da Çorum’a sınıf atlatacak bazı fırsatları kullanma adına uzakgörüşlü ve becerikli olamadı.

Bunun sonucunda Çorum, sanayileşme yoluna girerken hemen arkalarında yeraldığı Kayseri, Gaziantep, Denizli gibi sanayi kentlerinin çok gerisine düşmekle kalmadı, uzak ara önde olduğu kentler tarafından bile geçildi.

*

Anadolu insanına özgü çekingenliği, en büyük handikapıydı Çorumlu’nun.

Ayrıca, kaybedecek fazla bir şeyi olmayan insanların ataklığı, gözüpekliği, sanayici veya işadamı konumuna geldikten, yani kaybedecek bir şeylere sahip olduktan sonra, ticari korkaklığa dönüşüyor, risk almayıp olanla yetinme edilgenliği egemen oluyordu.

Çorumlular, Ankara’da en büyük nüfusu oluşturmalarına karşın, etkin bir lobi gücüne hiçbir zaman sahip olamadılar.

Ankara’da hiçbir zaman güçlü bir biçimde temsil edilemediler.

Koparan’dan geçip gittiler Ankara’ya, ama hiçbir zaman “tuttuğunu koparan” olamadılar.

*

1970’li yıllarda, önümüze birçok kapılar açılmışken “Çorum sevgisi ve tutkusu” nedeniyle Çorum’da kalmayı tercih etmiştik. 40 yılı aşkın süre boyunca da iflah olmaz bir “Çorum milliyetçisi” olarak Çorum için çırpınıp durduk.

Şimdilerdeyse Çorum’da yaşamanın, artık Çorum sevdalılarını mutlu etmediğinin üzülerek farkına varıyoruz.

Çorum, olması gereken yerde olmadığı için en başta…

Belki, yerel gazetelerin görünürdeki ileri düzeyine rağmen, mesleki açıdan da tatmin olamadığımız, hedeflerin gerisinde kaldığımızı düşündüğümüz için.

Örneğin 1970’li yıllarda, Çorum’u bölgesel bir merkez olarak hayal eder, bunun için koşullarının da son derece uygun olduğunu varsayardık.

Hatta, Çorum’da komşu illere de hitap eden bir bölge gazetesi çıkarabildiğimiz takdirde, her kabinede Çorum’dan bir bakanın yer alacağını, siyasi partilerin üst yönetimlerinde mutlaka Çorumlu bir politikacının bulunacağını savunurduk.

Bu bir “Çorum projesi” olmalıydı, olamadı ve o tren kaçırıldı.

*

Renkli basım uğruna bile “ömrümüzden” verdiğimizi bilenler biliyor.

Çorum şimdiye kadar, uydudan yayın yapan dört dörtlük bir yerel televizyona sahip olabilmeliydi, yurdun her yanındaki ve yurt dışındaki Çorumlular, memleket özlemlerini, sıladan haber gereksinimlerini günü gününe o ekrandan giderebilmeliydiler, olmadı.

Kalkınmanın ve lobi etkinliğinin lokomotifi olabilecek medya, yeterli güç verilmediği için doğru biçimde değerlendirilemedi.

Belki de bunun için mutlu etmiyor, “eskiden uğruna nice ikballer feda edilen” Çorum’da yaşamak…

*

Bugünlerde Çorum’a her gelen, “Aaaa…Çorum ne kadar da gelişmiş, ne kadar da aslan, ne kadar da kaplan…” diye gururumuzu okşayıp gidiyor.

Oysa, Çorum’un sanayileşmiş değil, sanayileşme çabasında bir kent olduğu ve son yıllarda doğru-dürüst yeni sınai yatırım almadığı gerçeğini gözden kaçırmayanlar, “son hamle” ihtiyacına vurgu yapıyorlar, “burada durursanız kaybedersiniz” uyarısında bulunuyorlar.

*

Dönelim Rıza Nur Meral’in “küresel işbirliği ve rekabet” vurgusuna…

Nasıl olacak bu?

Dışarıda, gezmek için gelmeyi düşünenlerin bile ilk sordukları, “Çorum’a hava ulaşımı var mı? AVM (alışveriş ve yaşam merkezi) var mı? Beş yıldızlı otel var mı?” oluyor.

İddiamız çok; Çorum’u bölgenin sanayi, ticaret, kültür ve sanat merkezi yapacağız, turizmi geliştireceğiz, paha biçilmez tarih hazinelerinden de yararlanarak uygarlık beşiği Çorum’u “marka kent” haline getireceğiz.

Nasıl?

Her şeyi bir yana bırakıp, işe “birbirimizi anlamaya çalışmaktan” başlamaya ne dersiniz?

Mehmet YOLYAPAR