Adamın biri karısının kendisini aldattığını düşünüyormuş. Bir dedektife gidip derdini anlatmış. Dedektif kadını düzenli izlemeye başlamış.

Kadın bir adamla buluşup restorana gitmiş… Baş başa yemek, şarap… Dedektif takipte… Hem fotoğraf çekimi, hem kamera kaydı…

Restorandan el ele çıkıp adamın arabasına binmişler… Dedektif takipte… Kent dışında bir villaya gitmişler… Dedektif takipte…

İçeri girer girmez adamla kadın öpüşmeye başlamışlar… Dedektif ve ekibi çekimde… Kadın perdelerin açık olduğunu fark edip kapatmış ve çekim de ister istemez bitmiş.

Dedektif adamı arayıp fotoğraf ve çekimleri göstermiş. Aferin bekliyor!

Adam, kamera kaydının karısının perdeyi çekmesiyle kesilmesini görünce konuşmuş…

“Karım perdeyi çekmeseydi beni aldatıyor diyecektim…

Kimsenin gözüne perde inmesin… Bu da bizim duamız…

Bu fıkrayı bana çağrıştıran, son günlerde giderek tırmanan bölücü terör örgütünün yaptıkları karşısında bazıları, karısının aldattığı adamdan da beter durumdalar… Duamız onlara da gitsin…

PKK, BDP, KCK ve muhtelif yandaş vokal grubu aynı şarkıyı söylüyorlar. Bu orkestranın çubuğu ise ABD’nin elinde… Birileri sahnede Abdullah Öcalan namıyla maruf bölücü başını görmeye devam etse de gerçek bu.

Özerk Kürdistan korosunun şarkısı “Türkiye ile birlikte yaşamak istemiyoruz”… Bazı seyirciler “Yok canım olur mu hiç, bunlar bizimle yaşamak istiyorlar ama daha fazla şeyler koparmak için böyle söylüyorlar…” diyerek milleti kandırmaya çalışıyorlar. Yutan yutsun, kalanı gargara yapsın!!! Bu şarkı, bölücülerin yediden yetmişyediye ortak nağmesi…

Dünya Barış Günü, emperyalizmin bir sihirbazlık gösterisidir. “Dünya Barışı Emperyalizme Karşı Savaştan Geçer…” başlıklı yazımı hoşgörünüze sığınarak hatırlatmak istiyorum.

İşte bu anlamlı (!) günde “Dünya Barışı” adı geçer de Barış ve Demokrasi Partisi fırsatı kaçırır mı? Pas “Büyük Abi”den şut BDP-KCK-PKK’dan…

İşte inciler, sıra-sıra boncuklar…

BDP Van İl Başkanlığı’nın “Barış Günü” toplantısında Aysel Tuğluk şunları söylemiştir: “Emin olun ki bugün değilse yarın, yarın değilse bir başka gün Kürtler mutlaka bu devletle bağlarını koparacaktır. Duygusal kopuş eninde sonunda siyasal kopuşa götürecektir.”

Ah şu perde… Vah şu perde…

Ne olmuş yani? BDP’liler bu sözleri TBMM çatısı altında da söylemediler mi?

İstanbul Kadıköy’de “Demokratik Kent Konseyi” tarafından düzenlenen “Dünya Barış Günü” mitinginde çıkan olaylarda parça tesirli bomba atılırken çekilen görüntüler basına dağıtılmıştır. Dağıtılmıştır da kim görmüştür kapalı perdenin arkasındaki ihaneti?...

MOBESE kayıtlarından parça tesirli bombayı atanın 17 yaşındaki M.T. olduğu belirlenmiştir. Adı geçen, çıkarıldığı mahkemece “kamu malına zarar verme”, “kasten yaralama”, “örgüt adına eyleme katılma” suçlarından tutuklanmıştır. Eh, yaşı da 18'den küçük olduğuna göre, bir kaç sene aramızdadır bu çocuk!...

Görüntülerdeki M.T.’nin 26 Ağustos tarihinde Sancaktepe’deki Sağlık Ocağı’na Molotof kokteyli ile saldıran grup içerinde yer aldığı da saptanmıştır.

“Dünya Barış Günü” mitinginde terör örgütü adına slogan atma, pankart ve döviz açarak güvenlik güçlerine taş atma ve çevreye zarar verme gibi olaylar yaşanmış, adliyeye sevk edilen, 18 yaşından küçük 8 kişiden 7’si çıkarıldıkları mahkemece serbest bırakılmıştır.

“Taş Atan Çocuklar”ın İstanbul versiyonu… “Sivil İtaatsizlik” denen tertibin yaygınlaştırılmasıdır.

İşin vahim taraflarından biri, bütün bu olaylara uydurulan “bilim” soslu ibretlik kılıftır. “Ezilenlerin meşru şiddeti”!!!

Bu çocukları şiddete ve suça azmettirenler ise ne yazık ki Meclistedir. Perde mi dediniz? Perde kapandığı kadar açılan bir tasarımdır. Hepinize iyi seyirler… Vahşet, dehşet, kan, gözyaşı bütün sinemalarda… Ve senarist kaleminin ucunu sivrilterek, son perdeyi yazmakla meşguldür. Özerk Bağımsız Kürdistan…

Yakında tüm emperyal sinemalarda… Biletler,  Hasdal'da esir edilen komutanlara yapılan eziyet ve Türk askerinin, Türk polisinin dökülen kanı karşılığında satın alınmaktadır.

Perde…