İktidar geçmişte ne olmuşsa hepsini didiklemeye çalışıyor. Yandaş medyada, kurulu saat gibi hep aynı söylemleri tekrarlayan, tek dertleri geçmişi ve muhalefeti karalayıp iktidarı ve liderini öven hep aynı kişileri izlemekten artık gına geldi. Ben artık şu kanaate vardım. Sayıları üçü beşi geçmeyen bu yandaş gazeteci ve akademisyen her halde bu görevi ihale yoluyla almışlar. Uzun bir süredir izlemeye çalışıyorum. Hep aynı söylemler.

 

Dersim mi? O dönemin ceberrut devlet yetkililerinin suçu. İnsanlık katliamı. Irkçı, faşist bir soykırım.

 

Ordu mu? Her fırsatta darbeyi kollayan, karargahlarında ne zaman, nasıl darbe yapalım planları yapan bir kurum.

 

Geçmiş iktidarların tümü askeri vesayetçi. İktidarlarını sürdürmek için sırtlarını askere dayamışlar.

 

Vs. vs….

 

İyi güzel de. Gelin bunları en yakınından en geçmişine doğru sırasıyla açıklığa kavuşturun. Bizler de bu ülkede neler olmuş, bu karanlık işlerde kimlerin parmağı, payı varmış öğrenelim.

 

Uludere. Bir yılı geçti. Nasıl oldu? Kimlerin ihmali suçu var? Bilen yok.

 

Afyonkarahisar patlaması. Şehit babası feryat ediyor. Ama aldıran yok.

 

Biraz daha geriye gidelim. Şu Sivas katliamı. Bugünlerde boy boy yeni resimler yayınlanıyor. Madımak oteli elektrik kontağından mı yandı? Elinde benzin bidonuyla kalabalığa karışmış yürüyen adam kim? Orada ne yapıyor? Nereye yürüyorlar? Kimse üstünü açmıyor.

 

Yaşı ellinin üstünde insanlar biliyor ve hatırlıyorlar. Kahramanmaraş ve Çorum katliamları hangi şer odaklarının işiydi? Oralarda yüzlerce binlerce insanın ciğeri yandı. Kaderlerine küsüp kahredip sustular.

 

Dün gibi hatırlıyorum Çorum olaylarını. Ülkede ilaç yokluğu da yaşanan yıllardı. Bizim ilçede doğru dürüst bir eczane yok. Rahmetli babam hasta. Ona Çorum’a gidip ilaç almam gerekiyor. İlçe merkezinde bir minibüs. Benim gibi işleri olup Çorum’a gitmek isteyen birkaç kişi. Minibüs şoförüne yalvarıyoruz. “Ne olu bizi götür!”

 

Şoför “Kardeşim kimseyi şehre almıyorlarmış, giden geri dönüyor zaten. Aklınızı mı kaçırdınız. Bekleyelim ortalık yatıştı derlerse gideriz” dese de ısrarımıza dayanamadı. “Hadi binin. Olmazsa sizi şehrin dışında bırakırım. Bunu kabul etmezseniz binmeyin” dedi. Ne pahasına olursa olsun bindik minibüse. Polis Çorum’un girişinde durdurdu. Minibüsçüye burada ileri gidemeyeceksin dedi. Bizi adeta sorguladı. Bana gelince “Hadi git ama, açık bir eczane bulacağını tahmin etmiyorum” dedi. Koşarcasına şehir merkezinde camları yerle bir edilmiş bir eczane görünce sevindim. Yalvar yakar ilacımı aldım.

 

Çorum sanki atom bombası atılmış bir şehir görüntüsünde. Kulaktan kulağa yayılan fısıltılar.  Yok işte ekin tarlalarında yüzlerce ceset varmış. Birçok insan kayıpmış. Vb….

 

Bana göre bu olay daha dün gibi. Hadi önce bunu aydınlatın.

 

Sonra; Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun ve Necip Hablemitoğlu gibi hala faili meçhul olan aydınlarımız.

 

Hepsini aydınlatın. Lütfen hepsini aydınlatın…

 

Hiçbir ayrım yapmadan üstüne üstüne gidin. Hangisini açarsak bize siyasi rant sağlar diye düşünmeden çözün bu düğümleri.

 

O zaman ben de çıkıp sizleri takdir edeceğim. Öve öve bitiremeyeceğim.