Ülkemizde; aslında öteden beri süregelen, fakat son günlerde dozu artırılan bir karanlık yarışıdır gidiyor. Bazı gruplar, kurumlar, şeyhler ve hatta önemli mevkideki kişiler karanlığın yarışını körüklemeye ve palazlandırmaya çalışıyorlar. Eskiden bir deterjan reklamı vardı, tüm deterjan firmaları, beyaz yıkadığı reklamını yaparken, bir deterjan firması işin hakkından geldi, “beyazın da beyazı var”… Türkiye’deki yarış buna benziyor, karanın da karası var. Kısacası bir zifiri karanlığa tam gaz gidiyoruz.

Maraş Dondurmacısı kılıklı, Püsküllü Feslinin hezeyanları, gündeme damgasını vurmaya devam ediyor. Püsküllü Feslinin Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal için neler dediğine ana başlıkları ile bir bakalım.

•“Keşke Yunan galip gelseydi”

•“Hükümete niye şeriatı ilan etmiyorsun diyemezsin. Vakti var… Heykellerinin köpek leşi gibi, meydanlarda sürüklendiğini göreceğim inşallah”

•“10 Kasım’da saat dokuzu beş geçe kenefe gidin”

•“Vallahi de billahi de, Kemal’in düşmanıyım… Mustafa Kemal ile zerre muhabbeti olanlar, cenazeme gelmesin”

•“Ne mecburiyetim var 10 Kasımlarda onun için dikelmeye, ne mecburiyetim var, gittiğim her dairede onun resmini görmeye” gibi sayısız zırvalamanın sahibidir. Püsküllü Fesli. Aynı zamanda İstiklal Marşı ve Mehmet Akif için de benzeri seviyesizlikleri var. Yine Atatürk’ün Annesi için, iğrenç iftiraları buraya almayayım.

Normal insan ahlakından yoksun bu kişi, Atatürk’ü sevmek ve fikirlerine inanmak zorunda değil. Bunu anlayabiliriz. Bir ulusun kahramanına, Cumhuriyetin kurucusuna, böylesine küfür, iftira, hakareti bu ülkenin ekmeğini yiyip, suyunu içen, havasını teneffüs eden hangi akıl ve erdem sahibi insan kabul edebilir!

Diyanet İşleri Başkanı, Sayın Ali Erbaş’ın, resmi kıyafeti ve resmi arabası ile bu şahsı ziyareti, tüm bunları hoşgörü ile karşıladığını ve bu düşüncelerden yana olduğunu gösterir. Görevi; ülkede barışı, kardeşliği, ulusal değerlere saygıyı, iyi ahlakı, temizliği güzelliği, insanlığı, doğruluğu, dürüstlüğü yaymak olan kişi bunu yaparsa, ülkenin vah haline!.. O görevde normalde kalamaz. Görüyoruz ki Ali Erbaş ve Püsküllü yalnız değil, Türkiye halkı şimdilik bunları kaydediyor.

Bu ülke tarihinde çok sahte ve düşmanla işbirliği yapan sözde din adamları gördü. Bir kaçını sayarsak. Mustafa Kemal hakkındaki idam fetvası yayınlayan, Şeyhülislam Dürrizade Abdullah; “Anadolu’da Mustafa Kemal ve arkadaşları diye bir çete türemiştir. Dinimizce katli vaciptir”…Fetvadan sonra da Yunanistan’a kaçmıştır. Fetvayı kaleme alan ise; Şeyhülislam Mustafa Sabri. İngiliz Muhipleri Cemiyeti'nin kurucusu ve Anadolu'daki direnişi kırmak için İngilizler tarafından icat edilen İslam Teali Cemiyeti'nin kurucularındandı. Katıksız vatan haini. “Mustafa Kemal ve Ankara Hükümeti kahpedir... kudurmuş haydutlar” diyordu. “Yunan ordusu halifenin ordusudur, asıl kafası koparılacak mahlukat Ankara'dadır” diyordu. O da Yunanistan’a kaçtı. Yunanistan’a “Birlikte özerk hükümet kuralım” teklifi yaptı, Yunan Başbakanı Gunaris teklifi inceledi, “Kendi milletini satan, böyle hainlere ihtiyacımız yok” dedi.

Tarihin tekerrürü bu olsa gerek.

“Katranı kaynatsan olur mu şeker?”