Yoktan var edilmiş, savaştan yeni çıkmış, dört bir yanı lime lime dökülen bir ülke...

Cumhuriyetin duyurusundan henüz üç yıl geçmiş.

Genç Türkiye Cumhuriyeti, bir yandan Kurtuluş Savaşı’nın; diğer yandan Osmanlının borç batağına soktuğu yaraları iyileştirme çabası içinde.

Mustafa Kemal, tasarı üzerine tasarı üretiyor.

Bugün size, Mustafa Kemal’in; onca yokluk içinde tasarladığı tasarılardan birini anlatacak, yorumu size bırakacağım.

Tasarının önemi ve ilginç yönü; 1920’li yıllarda düşünülüp, yürürlüğe konması ve dünyada bir ilk olması.

Tasarının adı Karadeniz Vapuru…

Diğer adıyla Yüzen Fuar.

İçinde, Türk Malı ürünlerden oluşan serginin olduğu Yüzen Fuar, liman liman dolaşıp Avrupalının ayağına gidecek; hem Genç Türkiye’nin yeni yüzünü; hem ürünlerini tanıtacak.

Bu amaçla 1924 yılında; 130 metre boyunda, 16 metre genişliğinde bir gemi satın alınır..

Siyah olarak satın alınan gemi, beyaza boyanmış, kuğu gibi olmuştu.

Mustafa Kemal, bu gemiye, Mudanya sahillerinden binip, son denetlemeyi yapar; düzeltilmesini istediği konularda talimatlarını verir.

Karadeniz Vapuru’nun içinde düzenlenecek serginin tamamı Türk mallarından oluşan (içinde Hereke halıları, Kütahya çinileri, lokum, Edirne sabunu, nakışlar, bakır tepsiler, tütün, yün, deri, koza, fındık, üzüm, incir… bulunan) bir sergi olacaktır.

Sergi salonları, Sanayi Nefise Mektebi öğrencilerin yaptığı heykel, resim ve biblolarla süslenecek; salonlara, İbrahim Çallı gibi ressamlarımızın tabloları asılacaktır.

* * *

Bu tasarıyla amaçlanan; “Dünyanın bize gelmesini beklemeyelim, biz dünyaya gidelim…” amacıydı.

Bu gemi, Genç Türkiye'nin, uluslararası düzeydeki ilk halkla ilişkiler gemisiydi.

180 yolcusu, 105 mürettebatı vardı,

Yolcularının tamamı, Türkiye'nin aydınlarıydı.

Milletvekilleri, gazeteciler, heykeltıraşlar, ses sanatçıları, tiyatro sanatçıları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, İstiklal Marşı'nın bestecisi Zeki Üngör ve onun yönetiminde 47 sanatçı vardı gemide….

Kaptanlığını, Atlantik'i geçen ilk yolcu gemimiz Gülcemal'in efsane kaptanı Lütfü Bey yapıyordu.

Liman İşletmeleri Genel Müdürü Rauf Manyas, sergilerin müdürü; yedi lisan bilen Semiha Hanım da protokol müdürüydü,

Sergi ve tamamlayıcı unsurlarının dekorasyonu, Mimar Naci Bey tarafından yapılmıştı.

Bu kadronun tümü Mustafa Kemal tarafından özenle seçilmiş bir kadroydu.

… …

İngilizce, Fransızca, Almanca, Rusça broşürler basıldı.

Ürünlerin üzerine, 4 ayrı dilde etiketler yapıştırılmıştı.

Yabancı tüccarların Türkiye'den ithal bağlantısı kurabilmesi için standlar ve İş Bankası şubesi bile vardı.

Her standın başında da iki üç dil bilen öğrenciler vardı.

Gemi, 12 ülkede, 16 şehri ziyaret etti.

Her gidilen limanda; o ülkenin milli marşı çalınıyor, konserler veriliyordu.
Yüzen Fuar; İspanya Barcelona, Fransa Marsilya ve Vehevre, İngiltere Londra, Hollanda Amsterdam, Almanya Hamburg, İsveç Stockholm, Finlandiya Helsinki, Rusya Leningrad, Polonya Gdansk, Danimarka Kopenhag, Belçika Anvers, İtalya Cenova ve Napoli limanlarına uğradı.

* * *

Yüzen Fuar, Batı dünyasını çok etkiledi.

İngiliz, Fransız ve Alman gazeteleri "Kemal Paşa'nın Kısa Saçlı Kızları" diye manşetler attı.

Çünkü mürettebatın yarısından fazlası kolejlerden seçilen İngilizce, Fransızca konuşan; Avrupa kültürünün bilincine erişmiş kızlarımızdı. Rengârenk elbiseler giymişlerdi.

Erkek mürettebatımız, lacivert ceket, lacivert pantolon, tiril tiril beyaz gömlekler giyiyor, zarif boyun bağları takıyorlardı.

Dilleriyle, giysileriyle, hal ve hareketleriyle bir anda “Fesli insanların ülkesi” imajını yıkmışlardı.

Avrupa, büyük bir şaşkınlıkla, “Türkiye'nin çağdaş yüzüyle” tanışıyordu.

Limanlarda verilen, 10.000 civarında Batılının izlediği konserlerde adeta izdiham yaşanıyordu.

Karadeniz Vapuru'nu pürüzsüz İngilizce konuşan Bediha Celal'in rehberliğinde gezen Amsterdam Belediye Başkanı, “böyle bir Türk kadını ile karşılaşacağımı hayal bile edemezdim” diyerek, şaşkınlığını dışa vuruyordu.

Doğudan gelen bir vapurun, "Doğu Kültürü, Doğu Esintisi" getireceğini düşünenler ise fena halde yanılıyorlardı. Çünkü, Doğu’dan gelen Yüzen Fuar’ın içinden; çağdaş giysili, güler yüzlü, çağdaş Türkler çıkmaktaydı.

Türkiye'nin sosyoekonomik tanıtımını yapan bu girişim, aynı zamanda İzmir Enternasyonal Fuarı'nın da işaret fişeği olmuştu.

Genç Türkiye Cumhuriyeti, o yıllarda ve o koşullarda ekonomik, sosyal ve kültürel çıkışını böyle göstermiş, kendini böyle tanıtmıştı Batı Dünyasına…

Bu görkemli gösteri ve tanıtım, Mustafa Kemal zekâsının ürünüydü.