Ramazan, oruç derken bayramı kutladık. Hemen arkasından yeni yıl 2001 başladı.
Yeni yıl hayırlı, uğurlu, bereketli olur inşallah. Bilhassa Türkiye için 2000 yılı, yıkım-felaket ve krizler yılı oldu. Yüz binlerce işyeri kapandı. Milyonlarca insan işsiz kaldı. Ama bizde, tatiller birbirine eklenerek ayrıca yıllık bir aylık izni de katarsak, yılın yarısından fazlasını tatil yapan bir ülke olduğumuzu bilmeyenimiz kalmadı. Tabii böyle olunca da neticelerine katlanacaksın. (Emeksiz yemek bu kadar olur.)
Sayın politikacılarımızın, vaaz ve nasihat etmekten icraat yapmağa elleri değmiyor maşallah.
Ben insanların işi takip etmeleri, çalışmaları kadar, yüce Rabbim’in kolaylık ihsan etmesi, koruması ve bereketlendirmesi lazım diye düşünüyor ve inanıyorum. Hani bir söz vardır ya; "Allah rast getirmezse işin, muhallebi yerken kırılır dişin" diye.
Yeni neslin içinde öyleleri var ki anasının, babasının cenaze namazını kılmıyor, kılmasını bilmiyor, cenazeyi camiinin dış kapısında bekliyor. Suç kimde? Suç onda olduğu kadar öğretmeyenlerde de değil mi?
Yılbaşı mesajlarını okudunuz, dinlediniz. Birinde inşallah, maşallah, Allah kelimesi var mı? Yüzde 99' u Müslüman olan bir ülkede bu kelimeleri kullananlar gerici, bunları kullanmayanlar modern sayıldığından, özellikle kullanmıyorlar! Neticede ne oluyor? Hepimiz görüyoruz. Neyse iyi olur inşallah.
Ben bu gün size hormonlu yiyeceklerden bahsedeceğim. Etten tutun, meyveler bilhassa sebzeler anormal derecede hormonlu.
15 Gün kadar önce, manavdan bir şeyler alacağım, şöyle sebzelere bakıyorum, biraz da tuhaf ve uzun bakmış olacağım ki, orada duran bir bey "İsmet ağabey, niye öyle baktın uzun, uzun”dedi. Ben de "hormonsuz bir şey bulursam alayım diye düşünüyorum" dedim. O beyefendi "Ben ziraat mühendisiyim, burda hormonsuz hiç bir şey yok" demez mi! O güzelim, gösterisi, albenisi olan sebze ve meyvelerin hepsi hormonluymuş.
Yine bir arkadaş anlatmıştı, Antalya'ya bir akrabasına misafirliğe gitmiş, akrabası, Antalya'da sebze yetiştiriyormuş, seraları falan varmış. Öğleden sonra, biberlere hormon vermek için seraya girmişler. Ben onun sözlerini aktarıyorum, "hormon denen melunu verdiğimizde biberler 2 santim kadar ancaktı. Sabah vardığımızda, en küçüğü 14-15 santim olmuştu.
Adam başı kanser vakalarının ana sebebinin çevre kirliliği, hormonlu etler ve yine meyve ve sebzeler olduğunu hemen herkes biliyor.
Peki, ne yapılıyor? Hiçbir şey! Yine vatandaş yalnız bırakılmış ve hiç kimsenin aldırış ettiği yok. Hükümetlerimiz bunda da iş işten geçtikten sonra mı tedbir almayı düşünüyor? Tüyler ürpertici o hastalık felaket haline gelince mi uyanacaklar? Bize göre bu felaket kapıyı çoktan çalmaya başlamıştır!
Tarım il müdürlükleri, bilhassa Ziraat Odaları Başkanları hükümeti uyarmalı, tedbir almaya zorlamalıdır!
Avrupalının bizim topraklarımızda yetiştirip yediği doğal gıdaları, maalesef biz yiyemiyoruz. Adamlar her şeyi, ama her şeyi, doğal olan bir ortamı kiralayıp ve kontrolleri altına alıyorlarmış. Kontrol içinde kendi mühendislerini görevlendirip o bölgede oturtuyorlarmış, yetişen sebze ve meyveyi de alıp götürüyorlarmış!
Bu işi asıl İzmir başta olmak üzere birçok yerde yapıyorlarmış. Avrupa’ da bu sebzeler ve meyveler, hormonlu yiyeceklerin 4-5 katına satıldığı halde bizde iki katından aza satılıyormuş! Tabii haberimiz yok bir, bir de güvenimiz yok sanıyorum.(Çünkü kontrol ve ceza yok)
Türkiye'de doğal ürünler satan, en büyük firma "AGGROLAND" Ankara Çankaya’da da satış mağazasını açmış. Zaten bu firma, 20 kadar Ankaralı girişimci iş adamı tarafından kurulmuş. Firmanın müdürü "Hedefimiz 10 yıl içerisinde Türkiye' nin en büyük tarım holdingi olmak" diyor. Allah yardımcıları olsun, muvaffak etsin.
Dünyadaki en büyük katil, ne Hitler, ne Stalin, en büyük katil doğanın dengesini bozanlar, tarım ve haşere ilaçlarını icat eden sözde bilim adamları!
Şimdi bu yazılanlardan kıssadan hisse alacak olursak, Çorum Tarım İl Müdürlüğümüze, ziraat odası başkanlığımıza, çiftçimize çok iş düşüyor ve yeni iş imkanı doğuyor, elinizi çabuk tutun lütfen! 08.01.2001
Saygı ve sevgilerimle.