Yıl 2015 ve onuncu ayın, onuncu günü, saat ondu.

Ve Ankara’nın göbeğinde…

Ve Cumhuriyet tarihinin en büyük, en kanlı katliamı…

Ve toplumu derinden sarsan büyük bir vahşet...

Ve 10 Ekim 2015 günü Ankara Gar Meydanı’nda patlayan canlı bombalarla ve de uyandırılmak istenen korku, kin ve nefret ile barış çağrılarının katledilişi...

Ve bu ülkede Türk-Kürt, Alevi-Sünni, dindar-ateist, Kemalist-sosyalist, sağcı-solcu, yani genelde bütün bir Türkiye'nin sarsılışı...

İşte bu katliam ve bu katliamlarla boğulmak istendi, olması istenen barış.

10 Ekim Cumartesi, Ankara Gar Katliamının 5’inci yıldönümü idi. “Emek, Barış, Demokrasi Mitingi” için Gar Meydanı’nda toplananlar katledilmişti o gün.

Ve 107 ölü, 500 yaralı ile ülke bir kaosa sürüklenmek istenmişti.

Ölenler ve yaralılar içinde Çorumlular da vardı. Genç Avukat ve de köylüm Uygar Coşkun, ev hanımı Emine Ercan bu katliamda can vermişlerdi.

***

Unutulmadı, unutulmayacak bir katliamdır bu.

Yani “Kanlı bir Cumartesi”...

-Barış isteyenler için barışın kana bulandığı…

-Demokrasi isteyenler için demokrasinin kana bulandığı…

-Ve iktidarın 3 gün yas ilan ettiği katliam…

Ve de bu ülkede:

-İktidarın muhalefetten, muhalefetin iktidardan kuşkulandığı katliamlar...

-Özellikle önyargılı nedenlerle aydınlatılmayan ya da aydınlatılamayan katliamlar…

-Arkasındaki irade asla görülmeyen ya da görülemeyen katliamlar...

-Siyasetin kör döğüşü ile sanki davet edilen; kin, öfke ve nefret ekilen bir ortamda sorgulanmayan ya da sorgulanamayan katliamlar…

Özet olarak, sokak jargonu ile yapılan siyasi kavganın yarattığı siyasal körlükle, amacı okunamayan katliamlar oldu bu ülkede.

***

Saymakla da bitmez bu katliamlar. Çünkü yılın her ayı, haftanın her günü kana bulandı bu ülkede.

-Aralık 2011 günü Uludere faciasında 34 kişi öldü.

-Mayıs 2013 günü Hatay Reyhanlı’daki bombalı saldırıda 52 kişi öldü.

-Temmuz 2015 günü Urfa Suruç’taki bombalı saldırıda 34 kişi öldü.

-Ocak 2016 günü Sultanahmet’teki patlamada 13 kişi öldü.

-Şubat 2016 günü Ankara Merasim Sokak’taki patlamada 28 kişi öldü.

-Mart 2016 günü Kızılay’daki patlamada 34 kişi öldü.

-Mayıs 2016 günü Diyarbakır’daki patlamada 16 kişi öldü. Ki, bu patlamada tam 15 ton patlayıcı kullanılmıştı.

-Haziran 2016 günü Vezneciler patlamasında 11 kişi öldü.

-Haziran 2016 günü Atatürk Havalimanı’ndaki patlamada 40 kişi öldü.

-Ağustos 2016 günü Gaziantep’teki patlamada 54 kişi öldü.

-Aralık 2016 günü İstanbul Beşiktaş’taki patlamada 44 kişi öldü.

-Ve Aralık 2016 günü İstanbul Reina saldırısında 38 kişi öldü.

Ve de ancak bir bölümünü alabildiğimiz bu katliamlarda 10’larca, 100’lerce kişi yaralandı.

Evet, saymakla bitmez bu katliamlar!

***

Peki, nedir amaç?

Amaç, barış isteyen toplumsal iradeyi imha etmektir.

Amaç, toplumu korkuya teslim etmek, korkuya dayalı bir itaat yaratmaktır.

Amaç, Türkiye'yi Ortadoğu bataklığı içine çekmek, Ortadoğu bataklığını Türkiye içine çekmektir.

Amaç, Türkiye'yi etnik ve mezhep çatışmalarına hapsetmektir.

Yani amaç, Türkiye’yi siyasal ve toplumsal bir kaosun içine sokmaktır. Arkadaki irade böyle bir Türkiye istemektedir.

Ne yazık ki, siyasi liderlerin karşılıklı tavırları da bu iklime hazır bir ortam yaratmaktadır.

İşte asıl sorun:

-Bu iklimin okunabilmesidir.

-Bu katliamların amacını göremeyen bir siyasal körlükten kurtulur olunabilmesidir.

Çünkü kaos içindeki bir Türkiye’nin ne iktidara ne muhalefete bir getirisi vardır ve ne de ülkeye…