(Yaklaşık 7 yıl önceden 11.04. 2005 tarihinden bir yazı: O günlerden bu güne nelerin değiştiğine de yazımın sonunda değineceğim. Bakalım neler olmuş…)             Biz millet olarak çok ciddi olan işleri hala neden umursamayız bilemiyorum… Bu yazımda çok önemli olan ama bir türlü umursamadığımız konulardan bazılarını sizlere aktaracağım.

Ankara’nın Kızılay Meydanı’ndayım. Yaya kaldırımına çekilmiş kocaman beyaz renkli bir araba. Arabanın üzerinde de Kızılay bayrağı ve Kızılay amblemi var.  Araç kaldırımda kan bağışı kampanyası için duruyor ama veren de yok alan da yok.

Böyle hayati konuların haftaları iş olsun diye değil de çok ciddi olarak ele alınmalıdır. TV’lerde ve gazetelerde bilhassa ilkokullarda çocukların beynine bunun bir insanlık görevi olduğu kazınmalıdır. 

Hemen herkese yaş günü yapılıyor. Orada, “iyi ki doğdun” ve buna benzer çeşitli iyi dilek temennileri hep bir ağızdan söyleniyor. Bu doğum günlerinde verilecek bir kanın bir insanın hayatını kurtaracağı ve verenin de sıhhat bulmasına yardımcı olacağı söylenmeli ve teşvik edici şeyler yapılmalıdır. Mesela gelen hediyelerin üzerine kan ve organ bağışı yapmaya teşvik eden güzel sözler yazılmalı. İnsanların hiç olmazsa senede bir defa da olsa doğum günlerinde kan vermeleri sağlanmalıdır. Büyükler, devlet adamları,  mankenler, artistler buna öncülük etmeli.

Aynı şeyler organ bağışı için de geçerli. Allah’ın rahmetine er, geç, bir gün hepimiz kavuşacağız. Organlarımız da toprak olacak. Çorum’da kaç kişi organ bağışı yaptı ki acaba? Ve kaç kişinin cebinde organını bağışladığına dair bir kart veya buna benzer bir belge var? Avrupa’da insanların üzerinde öldükten sonra organlarını hiçbir prosedüre ve yakınlarının onayına gerek kalmadan kullanılabileceğini gösteren belgeler bulunmaktadır.

Nice duyarlı ve kültürlü insanımız bile bu konularda yeterince duyarlı ve insancıl davranmıyor. Herkeste yüzeysel bir duyarlılık var. Vurdumduymazlık ve ihmalkârlık almış yürümüş. Tabi ki insanları bu konuda yönlendirecek ve bilinçlendirecek olan da devlettir. Devletin bu konuda yetkili ve etkili görevlileri olmalıdır. İnsanları bu işe ısındıracak girişimler ve organizasyonlar yapılmalıdır. Bunlar yapılmayınca insanlarımız da bu işe soğuk bakıyorlar.  Hâlbuki bunlar, “çeken bilir”  denen hallerdir. İnsanlarımız ancak başına geldiği zaman bu işin önemini kavrayabilmekte. Kendimize ya da en azından bir yakanımıza hayatının bir döneminde mutlaka kan gerekmiştir. İşte o acil durumlarda bulunan kanlar uzaydan değil yine insanlardan temin edilmektedir. Bunu bilmeliyiz! 

Bütün bunları neden gözümüzün önüne getirmiyoruz? Bize ya da yakınlarımızdan birine kan ya da organ gerekebileceğini, yani bunların bizimde başımıza gelebileceğini neden düşünmeyiz? Bize bunlar olmaz, bunlar bizim başımıza gelmez diye bir yerlerden sözleşmemiz ya da bir yerlerden kontratımız mı var!?

Bunları düşünmeyişimiz, düşünemeyişimizin sebebi de çocuklarımıza zamanında bunları öğretmediğimizden ve bizim de çocukluğumuzda öğrendiğimizden olsa gerek.

SİGARA YASAĞI: Daha önce de yazdım. Sigara içmek kanunun şu maddesine göre yasaktır diye yazan bir levha vardır ve o levhanın altında sigaralar içilir. Dumanlar tüttürülür. Sigara içmeyenler ve çocuklarda bu durumdan nasibini alırlar.

Benim asıl sormak istediğim, a-) Bu cezayı yazmaya kimim yetkili olduğu. b-) Bu güne kadar Çorum’da kaç kişiye bu cezanın yazıldığı? Bilen ve cevap verecek bir yetkili varsa çok memnun olacağız.

Mesela bir dostum anlatıyor; “Ankara’da, AŞTİ’de (Otogarda) resmi üniformalı bir görevli tam da bu levhanın altında sigarasını yaktı ve içmeye başladı. Yanına gidip, ‘bu levhanın, devletin bazı vatandaşlarını kapsamadığına dair bir kanun mu var? Neden burada sigara içiyorsunuz’ diye sorduğumda, cevap vermeyip yüzünü buruşturdu ama bir süre sonra da benim oradaki varlığım onu rahatsız etti ve dışarı çıkmak zorunda kaldı” diyor. Devletin resmi görevlisi de vatandaşı da aynı kafada!

Yoksa kanunu çıkar, levhaları as sonrada devletle dalga geçercesine o levhaların altında sigara iç. Olmaz böyle şey! Bu işler ciddiyet ister kardeşim!

Trafikte Cep Telefonu Yasağı: Araba kullanırken trafikte telefonla konuşmak yasaktır. Ama yine bu yasak ta en çok çiğnenen ve hiç ciddiye alınmayan yasaklardan biridir. Hâlbuki bu yüzden kazaların çoğaldığını istatistikler gösteriyor ve bunu gazeteler sürekli yazıyorlar ama hiç ciddiye alan yok. Çünkü işin o kadar cılkı çıkmış ki cezayı yazacak olanda aynı kafada! Hatta bu kanunu yapan da trafikte telefonla konuşuyor.     

Kanunu yapmak, hele de iş olsun diye kanunu yapmak birileriyle alay etmek oluyor da artık kiminle alay etmek oluyor bunu bilemiyorum!

Kanunlar neden çıkar, ne için çıkartılır milletçe bir türlü öğrenemedik gitti. Ondan sonrada hep şikâyet, hep şikâyet…

Bir gün bütün bu eksiklerimizi düzeltmek ümidiyle herkese huzurlu ve mutlu günler diliyorum.

(Yaklaşık 7 yıl önce yazdığım bu yazıya bakınca aslında fazla bir şeyin değiştiğini de söyleyemeyiz. Hatta yerimizde saydığımız bile söylenebilir. Kan ve organ bağışıyla ilgili olarak şu son günlerde yoğun bakımlarda biraz daha işlerin sıkı tutulacağına dair bazı haberler okuduk sadece o kadar… Yani geçen 7 yıllık zaman zarfında bu konuda hiç bir ilerleme kaydedememişiz. Sigara yasağına gelince yararlı bir uygulama oldu ve halkımızca da bir hayli benimsendi gibi... Bu da tek ve en fazla yol aldığımız meseleydi sanırım… Gelelim cep telefonu meselesine, bu konuda ise hiçbir şey değişmedi son sürat ve hatta daha fazla vurdumduymazlık içinde devam ediyoruz…)

Sevgi ve saygılarımla.