Bizim hukuk sistemimizde devlete, il özel idarelerine ve belediyelere ait;
a) Vergi, resim, harç, mahkeme masrafları, vergi cezaları, para cezaları gibi asli alacaklar,
b) Gecikme zammı, gecikme faizi, faiz, zam, pişmanlık zammı gibi asli alacaklar üzerinden hesaplanan fer’i alacaklar,
c) Sözleşmeden, haksız fiilden ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinden kaynaklanan alacaklar,
d) Mahiyetleri ne olursa olsun, özel kanunlarında 6183 sayılı Kanuna göre tahsil edileceği belirtilen alacaklar,
e) Yukarıda belirtilen alacaklarının takip masraflarından kaynaklanan alacaklar,
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine göre takip ve tahsil edilmektedir.
Anılan bu Kanun, özü itibariyle kamu alacaklarının takip ve tahsilinde uygulanan İcra ve İflas Kanunu mahiyetindedir.
6183 sayılı Kanun'un 7. maddesinde, borçlunun ölümü halinde mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında bu Kanun hükümlerinin tatbik edileceği ve borçlunun ölümünden önce başlanılmış olan işlemlere devam edileceği belirtilmiştir.
6183 sayılı Kanun hükümleri borçlunun ölümü halinde mirası reddetmemiş mirasçılar hakkında uygulanabilmektedir.
Medeni Kanun’da mirasın 3 ay içerisinde ret olunabileceği hükme bağlanmış olup, bu süre içerisinde mirasın kabul edildiğine ilişkin bir bilgi edinilmeden, alacaklı kamu idareleri tarafından mirasçılar hakkında takibata geçilmesi yasal olarak mümkün değildir.
Türk Hukukunda mirasçıların sorumluluğu 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 681 ve 682. maddeleri ile 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 12. maddesinde düzenlenmiştir.
Medeni Kanun'un 681. maddesine göre mirasçılar, bölünmesine veya nakline alacaklı tarafından açık veya örtülü olarak rıza gösterilmemiş olan tereke borçlarından dolayı, paylaşmadan sonra da bütün malvarlıklarıyla müteselsilen sorumlu olurlar.
Paylaşmanın gerçekleştiği tarihin veya daha sonra yerine getirilecek borçlarda muacceliyet tarihinin üzerinden beş yıl geçmekle teselsül sona erer.
Kanun'un 682. maddesinde ise paylaşma sözleşmesinde ödenmesi kendisine yükletilmemiş olan bir tereke borcunu veya üzerine aldığı miktardan fazlasını ödeyen mirasçı, diğer mirasçılara rücu edebilir denilmiştir. Rücu hakkı, ilk önce, ödenmiş olan borcu paylaşma sözleşmesiyle üstlenmiş bulunan mirasçıya karşı kullanılabilmektedir. Diğer hallerde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, mirasçılardan her biri terekedeki borçları miras payı oranında ödemekle yükümlüdürler.
Vergi Usul Kanunu'nun 12. maddesinde ise “Ölüm halinde mükelleflerin ödevleri, mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçer. Ancak, mirasçılardan her biri ölünün vergi borçlarından miras hisseleri nisbetinde sorumlu olurlar” hükmüne yer verilmek suretiyle, ölen kişinin vergi borçlarından her mirasçının kendi miras hissesi nispetinde sorumlu olması esası getirilmiştir. Ancak Vergi Usul Kanunu'nun 372. maddesi uyarınca ölüm halinde ölene ait vergi cezaları düşmektedir. Bu itibarla mirasçıların murise ait vergi cezalarında ödeme yükümlülüğü bulunmamaktadır.