Kamer Genç’in, maksatlı ve güdümlü basının, o hayatta iken yansıtmaktan özenle kaçındığı ya da çarpıtarak yansıttığı görüş ve düşünceleri, ölümü sonrası silindir gibi eze eze yolunu ve hedefini buluyor.
Maksatlı ve güdümlü basını da ezip geçiyor, karşıtı siyasileri de…
Özgeçmişinde 18, 19, 20, 21, 23 ve 24. dönem Tunceli Milletvekili yazıyor ama ölümünden sonra anlaşıldı ki, meğer o Tunceli’nin değil, Milletin Vekili imiş. Ülkenin birleştirici gücü imiş.
“Tek kişilik muhalefetti…” deniyor, şimdi O’na.
“Ölene kadar Atatürk’e ve bayrağımıza sahip çıktı…” deniyor.
“Hem yobazların, hem bölücülerin, hem liboşların, hem saray soytarılarının karalamakta birbirleriyle yarıştığı yılmaz bir yurtseverdi…” deniyor.
“Atatürkçülük, ülkenin bölünmez bütünlüğü ve yolsuzluklar, onun kırmızı çizgileriydi…” deniyor.
O kadar çarpıcı, o kadar güzel şeyler söyleniyor ki ardından; “niye sağlığında değil de, ölümünden sonra dillendiriyorsunuz bunları…” diye isyan etmeden yapamıyor insan.
… …
Hiç unutmam bir gün “Alevi Kürt olmaz; Aleviler Türkmendir…” dedi diye; Kürt’ü, Türk’ü linç etmeye kalktı kendisini.
Evet yanlış yazmadım, siz de yanlış okumadınız; “Kürt’ü, Türk’ü birlikte linç etmeye kalktı…”
Bunların içinde, dönemin Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı da var.
“Aslını mı inkar ediyorsun?” diye bir kılçık atıp, maksatlı ve güdümlü basının önüne atmıştı Rahmetliyi ve onun gibi düşünenleri.…
Ama o ve onun gibi araştırmacı kültürden gelen yurtseverler; inatla, “Tunceli Halkı’nın, Horasan’dan gelen Türkmenler olduğu” tezini savundu.
* * *
“Açılım zırvalığı hayalperestlerinin” ortaya çıktığı günlerden beri; “Aman şovenist Kürtleri daha fazla azdırmayalım…” diye bu gerçekler konuşulmuyor.
Büyük ihmallerin ve tarihin acımasız koşulları arasında ezilip, KÜRTLEŞEN TÜRKLERE sahip çıkılmıyor artık.
Herkes sus pus.
Herkes sütre gerisine çekildi.
Bir Kamer Genç’imiz kalmıştı, onu da ecel çekip aldı.
… …
Ne zamandı, hangi kanaldı tam anımsayamıyorum; bir televizyon programında, Rahmetli bu konuları kendine özgü üslubuyla dillendirince; orada bulunan katılımcılardan malum zihniyetli Sırrı Sakık, Rahmetliye saldırmış; “Sen Atatürk’ü savunarak, soykırıma uğrayan Dersimli Kürtlere ihanet ediyorsun…” benzeri bir şeyler söylemişti.
Rahmetli Kamer Genç, her zamanki sakinliği ve güleç yüzüyle şöyle karşılık vermişti o saldırıya.
“…Yanılıyor ve yanlış şeyler söylüyorsunuz Bay Sakık. O kullandığınız cümlede bile birden fazla yanlış var.
Birinci yanlışınız; Dersim bir ilin değil, bir bölgenin adıdır. Bu bölge, Tunceli gibi pek çok yerleşim birimini kapsar. Benim ilim, Cumhuriyetle birlikte Tunceli olmuştur.
İkinci yanlışınız; Dersim’de olanlar soykırım değil, yeni kurulan bir devletin bitmek tükenmek bilmeyen başkaldırılara karşı gösterdiği en doğal reflekstir.
Bir diğer yanlışınız da; Tunceli’de yaşayanlar asla Kürt değildir. Biz Horasan kökenliyiz. Dilimiz de sizden farklıdır, özümüz de… Biz ne Kırmançca konuşuruz ne de Zazaca…”
Bu tepkiyi hiç beklemeyen ve köşeye sıkışan Kürtçü Sakık bunun üzerine, “Peki Seyit Rıza? Ona ne diyeceksin?” dedi.
Kamer Genç, muzip muzip güldü.
Dedi ki, “O zat da İngilizlerin oyununa gelmiş bir zavallıdır. İngilizler, o dönemde Şeyh Said ve Seyid Rıza’yı kullandılar, şimdi de PKK’yı kullanıyorlar…”
Sus pus olmuştu herkes.
Böyle bir yurtsever, böyle bir yiğitti Rahmetli.
Ülkenin birleştirici gücü idi.
Kimse değerini bilemedi.
Işıklar içinde uyusun.