Rum Suresi, 41. Ayet: (Dünyanın fiziki ve sosyal yapı dengelerini bozanlar için) “Yaptıklarının bir kısmını Allah kendilerine acısını tattırsın diye, insanların kendi elleri ile kazandığı kötü işler yüzünden karada ve denizde fesat ortaya çıktı. Umulur ki onlar (insanlar), bu yaptıklarından vazgeçip hakka dönerler” buyurdu.

Ayetin yorumu: Cenab-ı Hakk’ın doğaya koyduğu, bilimin; doğal fizik kanunları adını verdiği, ulu Allah’ın ise; doğal ayet, sünnetullah buyurduğu kanunlar, örneğin; fizik kanunları, su 100 derecede kaynar, atmosfer ısısı, normal beden ısısı 36-37 derece gibi doğadaki insanlar hayvanlar ve doğa arasındaki dengeli yaşam şartları insanların yaşam ölçüleridir. Bu şartlar gerek fiziksel ve gerekse sosyal kurallar, tarhrif edilir, bozulursa bela ve musibetler yani fesat ortaya çıkar. Bu düzeni bozan da insanlardır.

Fesat; Bir işin aslını bozmak olduğu ve olması gereken şartları yıkmak, sosyal hayatta ise hak ve adaleti yok edip bozgunculuk yapmak anlamına gelmektedir. Demek ki, doğanın çevresel dengelerini kirlilikle bozmakta, fesat çıkarmakta, eh bunun cezasını da insanlar çekmektedirler.

Ulu Allah’ın insanlığın yararına uygun koyduğu düzeni, yarattığı insanlar, hayvanlar, böcekler, bitkiler arasındaki dengeler hep buna dahildirler.

Yani Koronavirüs olayı da bunlardan birisidir. Bu konuda düşman aramaya gerek yoktur. Düşman insanın ta kendisidir. Bu ise hem ilahi kanun ayetlerle ve hem de bilim ve teknoloji, deneyle tesbit edilmiş bir gerçektir.

(Şura Suresi, 30. Ayet, Sh.488) Başınıza gelen bela ve musibetler sizin kendi ellerinizle yaptıklarınız, kazandıklarınız yüzündendir. Bununla beraber yüce Allah, çoğunu da affedip bağışlıyor. Sizleri koruyor. Bu hitap günahkarlar, suç işleyenler içindir. Aynı zamanda bir imtihandır.

Günah: (farisi bir kelime) Dinde suç, af ve cezayı gerektiren hal ve hareketler, maddi ve manevi dünyevi ve uhrevidirler. Karşıtı sevaptır. Biri; dünyada maddi, ceza, ahirette cehennem. Sevap ise dünyada ödül, ahirette cennet nimetlerini gerektirir. Müslümanlıkta af ve bağışlama, Hıristiyanlıkta ise günah çıkarma ile olur. Ulu Allah insanları günahları nedeni ile ferdi ve toplumsal olarak onları yok etmek gibi bu dünyada bir ceza vermez. Ancak, insanları uyarır, hatırlatır, korkutur. Büyük suçlar işleyenlerin cezalarının çoğunu ahirete erteler. Bu dünyadaki üzüntüler sadece bir uyarıdır.

İşte Kur’an’dan belgeli delili:

“Eğer Allah; insanları, zulümleri (günahları, isyanları, hataları) yüzünden hemen cezalandırsaydı yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat herkesin ömrüne takdir edilen bir müddet biçmiştir. O müddet gelmeden kimse ölmez. Gelince de bir saat ileri ve geri kalmaz.” (Nahıl 61)

-İnsanlar kendilerinin başlarına hoşlanmadıkları bir iş gelince hemen onu Allah yaptı derler. Güzel sonuçlu bir işi ise kendilerinin kazandığını savunurlar. Allah kimseye bela vermez, insanlar kendileri ettiklerini bulurlar, söylemleri yalandır. Ama onlar bunun cezasını cehennemde bulacaklardır.

Genellikle insanlar, inanan, haşa inanmayan, iyilik gördüklerinde Allah razı olsun derler, bir kötülük gördüklerinde suçu Allah’a yüklerler. Bela okurlar, beddua ederler, şeytana yükler. Bunlar gerçek olmayan işlerdir. Şaytanın işi; müminleri, insanları sapıtmaktır. Ancak iradesi sağlam hiçbir mümin şeytana kanmaz. Allah’a olan inancı gereği hareket ederse, şeytana tesir edemez. İşte delili.

Çünkü, şeytan, Hz. Adem’e secde etmemekle Allah’a isyan etti. Üstünlük tasladı ve huzuru ilahiden kovuldu. Şeytan, ey rabbim, dedi, bana kıyamete kadar mühlet ver, benim kapından kovulmama neden olan Ademoğullarını cehenneme götüreyim. Yüce Allah, insanları hür iradelerine bıraktı ve şeytana mühlet verdi ve “benim hakiki halis kullarımı kandıramayacak, onlar sana tabi olmayacaklardır. Dünyayı onlara gelin gibi süslü gösterecek ve onları nefislerine esir edeceğim” dedi.

*

Eskiden olduğu gibi bir millet tüamamen yeryüzünden silinircesine gerek tabii afet, yel, sel, zelzele gibi gerekse bulaşıcı ve yayılıcı özellikteki biyolojik salgınlar nedeni ile toptan yok edilme olmayacaktır. Ancak uyarıcı, ikaz edici özellikli, mevzi, lokal ve geçici olaylar olabilecektir. Bunu R.SAV.in en sahih hadislerine bildirmişlerdir.

Örneğin; Büyük sahabilerden olan İbni Nümeyr R.A. hazretlerinin bildirdiğine göre; R.SAV. bir gün yayladan geldi. Beni muaviye kabilesinin mescidine uğradı. Mescitte iki rekat namaz kıldı. Uzun uzun dua etti. Yürekten Allah’a yalvarıyordu. Sonra kendisini bekleyen cemaate döndü ve şöyle buyurdu; “Ümmetim için rabbimden üç dilekte bulundum. İkisini ihsan ve ikram etti, verdi. Birisin vermedi. Verdiğinin birisi, yarabbi ümmetimi geçmiş milletler gibi toptan helak etme diye dua ettim. Rabbim duamı kabul etti. İkincisi; yarabbi, ümmetimi açlık, kıtlık, yoklukla terbiye etme diye dua ettim. Rabbim kabul etti. Üçüncüsü; yarabbi, ümmetim kendi aralarında tefrika, fitneler nedeni ile birbirlerine düşmesinler. Birbirlerine düşman olmasınlar. Aralarına fesat, ikilik girmesin diye dua ettim. Rabbim bu duamı kabul buyurmadı. “Ümmetine hak yol gösterilmiş, fitnelerin felaketi bildirilmiştir. Buna rağmen ümmetin dünya saltanatı, zevki, sefası, makam ve mevki hırsı ile birbirlerine düşecekler”, buyurdular.

(SÜRECEK)