Yüce Allah’ın en kutsal varlığı, en şerefli yaratığı ve en büyük sanat eseri insandır.
Allah cc. hz. Kainatta bilinen ve bilinmeyen, görünen ve görünmeyen ne varsa hepsini sırf insan için yaratmış, onun emrine, yararına sunmuştur. İnsanı da kendisini bilsinler, birleşsinler, tanıyıp ibadet etsinler, şükretsinler diye yaratmıştır.
İsra suresinin 17. ayetinde, “Andolsun biz insanoğlunu şerefli kıldık, onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini temiz şeylerle rızıklandırdık ve yarattıklarımızın bir çoğundan da üstü kıldık.”
R.SAV. de, bir gün Kabe’yi tavaf esnasında, “Ey kabe sen ne güzelsin, senin kokun ne güzeldir. Senin azametine ve kutsallığına hayranım, fakat Allah’a yemin ederim ki, Allah katında müminin saygınlığı senin saygınlığından daha yücedir” buyuruyor.
Hz. Ömer R.A. da, bir gün Kabe’nin kapısındaki halkayı tutuyor. “Ey Kabe, senin kutsallığını biliyorum. Buna rağmen seni yüz kere yıkar ve altından yeniden yaparım. Ama kulun kalbini yapamam. Çünkü seni kul bina etmiştir. Fakat kulun kalbini Allah yaratmıştır. Ey insanlar kulun kalbini yıkmak, Kabe’yi yıkmaktan daha kötüdür” buyurdular.
Ecdadımız da bunu şöyle atasözü yapmıştır. “Ey yolcu, bak şu çeşmeye su içecek tası yok. Kırma kulun kalbini yapacak ustası yok” demişlerdir.
Unutmayınız, hepimiz insanlar olarak Hz. Adem’in çocuklarıyız ve bir Allah’ın kullarıyız. Allah katında bir tarağın dişleri gibiyiz. Hz. Ali’nin dediği gibi, “Yaratılışta eşimsin, dengimsin, ya da dinde kardeşimsin.” Onun için insan insanın kurdu (yiyicisi) değil, yurdu-koruyucusudur.
Yunus ne güzel demiştir. Elif okudum ötürü Pazar kurdum götürü. Yaratılanı severim yaratandan ötürü. Çünkü insanı seven Allah’ı da sever. Çünkü eserini seven sanatkarını da sever. İnsan sanatının sanatkarı yüce Allah’tır. Tıp bugün insan sırrını çözmüş değildir.
İnsan sevgisine bir de İslam kardeşliği eklersek, bu sevgi bal ile kaymaklı ekmek yemeye benzer.
Kur’an ve peygamberimizin örnek hayatı, insanlığa sunulan sonsuz sevgi örnekleri ile doludur.
Ama ne yazık ki, bugün insanlar, hatta müslümanlar bundan çok uzakta yaşamaktalar. “Kendisi için istediğini başkaları için de istemedikçe, kendi başına gelmesini istemediği bir işin başkalarının başına da gelmesini istemedikçe gerçek manada iman etmiş olamazsınız” diyen bir peygamberin ümmeti olduğumuz halde, şu sözde müslümanların birbirlerine yaptıklarına bakın.
İşte; Fetö, Işid, Daeş, PKK, PYD, YPG daha ne idüğü belirsiz terörist gruplar aşırı kronikleşmişler. İslam adına ortaya çıkmış fraksiyonların din ile iman ile en ufak bir alakaları yoktur. Yaptıkları bunun isbatıdır. Nerde ise insan insanı yer hale gelmiş canavarlaşmıştır. Böyle olmazsa 12-14 yaşındaki çocuklar canlı bomba olabilirler miydi? Nerede islamın merhameti, işte bu canilerin hareketi.
Bugün insanlık yeniden insanlığını dizayn etmeli. Bu gün müslümanlar yaşadıkları gyari islami yaşantılarını müslümanlar sorgulamalı ve gerçeği bulmalıdırlar.
Barış, kardeşlik, adalet, huzur ancak böyle elde edilir. Yoksa insanlık beladan kurtulmaz. Müslümanların gözyaşı dinmez.
R.SAV. “Hepiniz Ademdensiniz. Adem ise topraktandır.” (Küllüküne Ademü ve Adamühü türübün) buyurmuştur.
Çıkar yol budur, bilmiyorum başka yol.
Fert olarak, aile olarak, millet olarak, hatta milletler olarak insanlığımıza dönmedikçe dünyada huzur hayaldir. Savaşlar ve yıkımlar devam eder, kan ve gözyaşı dinmez.
Devletimizin kurucusu M.K. Atatürk dünyanın huzuru için milletlere şöyle haykırıyor: “Savaşın kazananı yoktur. Barışın kaybedeni, onun için yurtta sulh, cihanda sulh amacımızdır.”
Dünya barışı sağlanmadan dünya huzuru sağlanmaz. Huzurun temeli adalettir. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Zulüm ise kan ve gözyaşı demektir.
Şairin sözü ile bitirelim. “Hiçbir sorun çözülmez okumakla yazmakla. Başarıya varılır alınteri emekle. Eller neler keşfetti daha neler. Bizler hala meşgulüz birbirimizi yemekle...
Allah cümlemizi ıslah etsin, kardeş etsin.