Başımız sıkıştığında hemen gideceğimiz iki meslek grubu var, birisi hekimler diğeri avukatlar. Ama ne yazık ki meslek başarıları siyasi tercihlerine göre değerlendirilen bu iki gruptan hekimler, sanki kadrolu dayak yiyiciler gibiler.
Doktor, Latince kökenli bir kelime olup “öğretmek” anlamına gelmektedir.
Tıp alanında ise hekimlere verilen isimdir.
Hekim; insanlardaki hastalıkları tanımlayan ve onları ilaçlarla ya da kimi araçlarla tedavi eden, hekimlik öğrenimi görmüş kimselere denir.
Dünya yüzeyinde bu işlerle uğraşan insanların ortak adı doktor veya hekimdir yani.
Peki,
Türkiye’de durum nedir?
Doktor (hekim) kime denir, ne iş yapar, neyle uğraşır?
Türkiye’de doktor hepimizin bildiği gibi,
Her fırsatta dayak yiyen adama denir.
Hastane kapısında başlayan dayak faslı,
Tanı koyma ile devam eder.
İlaç yazımında ayyuka çıkar,
Hasta ölür, sakat kalır, ya da başka başka şeyler olursa,
Felakete dönüşür…
Yani,
Doktor, Türk insanının kadrolu dayak yiyicisidir, Kemal Sunal’ın Mazlum rolündeki gibi tıpkı.
Yaptığı iş, verdiği uğraş bununla da sınırlı değildir doktorların.
Lambanın etrafında dönmüyorsa eğer,
Hakarete uğrar,
Tehdit edilir,
Sürgüne gönderilir,
Bazen de meslekten atılır.
Hakkını aramaya kalktı mı da,
Vaaayyyyy!..
Sen misin arayan…
İnsanlık bu mu şimdi?
Bu yanlışlık fark edilir ve sağ duyu hakim olmaya başlar inşallah yeniden.
En kısa sürede ve en kestirme yolla “doktor” kelimesi, dünya dillerindeki anlamı ile eşdeğerlik kazanır memleketimizde.
İktidar, doladığı elini kolunu bıraksın artık doktorların. Hakları için yürümeye kalktıklarında “hımmm uslu durun, yoksa Suriye’den çok ucuza doktor getiririm bak” tehditleri savurmasın.
Hiç yakışmıyor hiç!
Bırakın,
Eğitildikleri gibi doktorlar gerçekten insan sağaltsın, acıları dindirsin, hayata bağlasın ve sözlük anlamı ile işlerini yapmaya devam etsinler.
Her gününüz güzel olsun.