Yüreğinde insan sevgisi taşıyan, duyarlı insanlar, 2022’ye girerken ne gibi dileklerde bulunmuş olabilirler?

Bizce, önce barış dilemişlerdir. Büyük Atatürk’ün dediği gibi, yurtta ve dünyada barış…İçinde yaşadığımız toplumda barış, sevgi, kardeşlik, hoşgörü…

Kendileri ve aileleri için de mutlaka, önce sağlık, başarı, mutluluk ve para dilemeleri son derece doğaldır.

Ama, pek çoğumuz, 2022’nin “kadın cinayetlerinin, çocuk istismarının, gençlere baskının ve daha nice kötülüklerin son bulduğu bir yıl” olmasını diledik.

Heyhat!...

2022’nin daha ilk günlerinde, yürek yakan olaylarla karşılaşınca, yeni yıla ilişkin hayallerimiz, beklentilerimiz yıkılıp gitti.

*

Kadına yönelik şiddeti, son zamanlarda her fırsatta kınıyoruz, yüksek perdeden tepki veriyoruz, gösteriler düzenliyoruz, bu rezaletin her platformda konuşulur hale geldiğini ve farkındalığın arttığını sanıyoruz.

Ama bir de bakıyoruz ki, dere tepe düz gitmişiz, bir arpa boyu yol gitmişiz!..

Psikopatlar, magandalar, gözü dönmüş yaratıklar toplum içinde kol geziyor.

Ve pırıl pırıl genç kızlarımızı, genç kadınlarımızı, hoyrat elleriyle hayattan koparıp alıyorlar.

Çocuk istismarı hiç azalmıyor…

Baskı altındaki gençlerimiz, yaşama sevincini, hevesini yitiriyorlar…

Mülakat haksızlıkları karşısında “adalet” duygularını yitiren genç öğretmen adaylarımız hayata küsüyorlar.

Adeta toplumsal bir kriz yaşıyoruz ruhsal bakımdan…

*

Bu ülkeyi, güven içinde, geleceğe umutla bakarak, hak ve adalete inanarak, hukukun ve liyakatin üstünlüğünden kuşku duymadan yaşanır bir ülke durumuna getirmek zorundayız.

Doktorlarımızın birer birer Avrupa’ya gittikleri, hemen tüm gençlerimizin yurt dışına kapağı atmaya umut bağladıkları, kalanların çoğunun mutsuz, umutsuz yaşamaya çalıştıkları bir ülkenin geleceği olamaz.

Atatürk Türkiyesi’nin geleceği, mutlak surette çağdaş uygarlık ailesinin içindedir.

Kendi kimliğimizi koruyarak, demokrasi blokunun içinde var olmak, güçlü olmak, kalıcı olmak zorundayız.

Güzel ülkemiz için aksini düşünmek bile istemiyoruz.

Allah korusun.