Zaman zaman dikkatimizi çekmekte. Gazetelerde olsun, televizyonda olsun, bir çok etkinlik görüntülerinde sıra sıra erkekler.
Aralarında bazen bir iki tane de kadın görünmekte.
Yani bariz bir şekilde, kadınlar ortalarda, vitrinlerde yoklar.
Bir de seksen, doksan yıl önceki Atatürk dönemi fotoğraflarına bakıyoruz. Ne kadar farklı. Nerede ise ön saflarda erkeklerden çok kadın var görüntülerde.
Hangi dönemde devletin uygarlık anlayışı daha ileri imiş, bunu gösteren en güzel ölçülerden biri.
Sosyal yaşamdan, çalışma yaşamından, yavaş yavaş el çektirilip sonunda ortalardan kaybolan kadının son yıllardaki durumu, ne yazık ki büyük ölçüde kadını sosyal yaşamdan çekmek isteyen zihniyetin eseri elbet.
Bu zihniyete göre kadın erkeğin yardımcısı, çocuğunu doğuran, büyüten, yetiştiren, ev işlerini yürüten bir varlık. Yerini, haddini bilip evinde oturacak! Öyle erkeklerle yarışır gibi meslek sahibi olmayacak!
Bir de başını kapatmaya özendirilecek ki, sosyal yaşamdan daha kolay soyutlanabilsin. T.B.M.M.de bile başı kapattırılıp, milletvekili olarak bile önü kesilsin.
Tabii bu arada eğitimi de en düşük düzeyde tutmalı ki, bilinçlenip bu haksızlığa baş kaldıramasın.
Oysa kadına eğitim olanağı sağlandığında, yaptığı işte, mesleğinde erkeklerden hiç de aşağı kalmadığını, hatta onlardan daha başarılı olabileceğini birçok kez de göstermekte.
Çünkü kadın, doğası gereği, üretkendir, çocuğunu dokuz ay bedeninde taşıdığı gibi, doğumdan sonra da tüm sorumluluğu üstlenebilir.
Analık içgüdüsü ile sevecendir, koruyucudur, duygusaldır.
Hem çocuğunun bakımını, hem ev düzenini, hem de işini yürütebilir. Zaman zaman zorlansa da. Yeter ki onun erkeğe yardımcı olduğu gibi, erkek de ona yardımcı olsun.
Bir büyüğümüz, biraz abartmış olsa da, “evi idare etmek ülkeyi idare etmek kadar zordur” derdi.
Kadın “ülkenin geleceğini şekillendiriyor” dense yeridir. Çünkü nesilleri yetiştiren kadındır. Ona ahlaki değerleri ilk öğreten annedir. (Başbakanımız, her şeyi babadan öğrenir dese de)
Kadının kültür düzeyi ne ise çocuğun, yetişen nesillerin kültür düzeyi de buna yakın olacaktır.
Bazıları böyle bir güçten korkuyorlar ve sindirmeye çalışıyorlar elbette.
İşte bu yüzden, akıllı, ülkesinin geleceğini, ileri uygarlık düzeyine taşımak isteyen yönetimler, kadınına değer veren, kadınının haklarına saygı duyan, kadınının eğitimini önemseyen yönetimlerdir. Aksine işine geldiği zaman siyasi amaçları uğruna onu kullananlar değil.
Bir de kadına uygulanan şiddet var ki, son senelerde çok vahim boyutlara ulaştı.
Gün geçmiyor ki, medyadan günde üç, beş kadın öldürülmesin. Ya eski eşi, ya erkek arkadaşı tarafından.
Elbet bu olayın, derinlemesine, nedenleri araştırılıp caydırıcı çözümler üretilmesi gerek. Samimi bir yaklaşımla.
Fakat ne gezer. Kadınların önemsenmemesi yine bu olayların da bakış açısına hakim.
Sanki bu vahşet olayları çok doğalmış gibi yönetimlerde ciddi hiç bir çalışma görülmüyor.
Kadınına, insanına gerekli değeri vermemiş toplumlar ne kadar çağdaşlaşabilmiş, örnekleri ortada değil mi?
Sağlıksız düşünen kafaların şu veya bu şekilde sonu pek de iyi olmuyor elbet.