5 Aralık, Türkiye’de,  “Kadın Hakları Günü “ olarak  kutlanmakta.

8 Mart “Dünya Kadınlar günü”nü biliyoruz  artık.Ama acaba kaç kadınımız ya da erkeğimiz  5  Aralık’ın “Kadın Hakları Günü “ olarak kutlandığını biliyor,doğrusu merak ediyorum !

Nedir 5 Aralık’ın anlam  ve önemi?

5 Aralık 1934 tarihinde, Türk kadınına, “Milletvekili Genel Seçimlerinde Seçme ve Seçilme Hakkı” tanıyan Anayasa değişikliği, TBMM’de kabul edilmiştir. Bu nedenle, 5 Aralık 1934 tarihinden itibaren her yıl 5 Aralık ülkemizde “KADIN HAKLARI GÜNÜ” olarak kutlanmaktadır. 8 Şubat 1935’de yapılan milletvekili genel seçimlerinde,Türk tarihinde ilk kez,kadınlar milletvekili seçme ve seçilme hakkını kullanmışlar ve bu seçimler sonunda oluşturulan beşinci dönem TBMM’ne l8 kadın milletvekili girmiştir.Bu,ülkemiz için hafızalardan silinmemesi gereken bir yeniliktir.

Dünyada kadınlar ilk olarak 1776 yılında Amerika’nın New Jersey eyaletinde seçme hakkını elde ettiler; Ancak bu hak 1807 yılında geri alındı. Güney Pasifik’te bir adada İngiliz kolonisi Pitcairn’de ilk olarak 1838 yılında kalıcı kadın hakları elde edildi.

Kadın hakları kavramı özellikle 19 yy'da büyük önem kazandı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında, 1926 – 1934 yılları arasında gerçekleştirilen Atatürk Devrimlerinin bir kısmı, kadınların sosyal ve kültürel alanlarda, eğitimde, hukukta, aile içinde, çalışma hayatında, toplumsal yaşamda ve siyasette erkeklerle eşit haklara sahip olmasını hedeflemiştir.

Cumhuriyet’ in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 ‘de:

“Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir.”diyen Atatürk;

30 Mart 1923' de Vakit Gazetesi’nde yayınlanan bir beyanatında da:

“İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?” diyerek toplumda kadının önemine dikkat çekmiştir.

Atatürk’ün önderliğinde,Türkiye Cumhuriyeti’nde,kadınların iktisadi,sosyal ve siyasal yaşama katılmaları yönünde yapılan en önemli yenilik; 1930'da belediye seçimlerinde;1933'te çıkarılan Köy Kanunu’yla da muhtar  ve köy heyetine seçme ve seçilme haklarının tanınması olmuştur.

Türk kadınının seçme ve seçilme hakkına kavuşmasıyla ilgili olarak ta yine:"Medeni memleketlerin birçoğunda kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu salahiyet ve liyakatle kullanacaktır." diyerek, Türk kadınına olan inanç ve güvenini ve kararlılığını belirtmiştir.

Ülkemizde bu hak bir çok Avrupa ülkesinden daha önce-.Fransa’da 1946’da, İtalya'da 1948'de,Japonya'da 1950'de, Türkiye'nin Medeni Kanunu’nu aldığı İsviçre'de 1971'de, Suudi Arabistan'da 2011’de- teslim edilmiştir.

Seçmek ya da seçilmek,var olmak,değerli olmak,bir bütünün parçası olarak kabul edilmek anlamındadır.

Bedevî zulmetinde diri diri toprağa gömülen kızlar,M.S.632 yılında Peygamber Hazretlerinin “Veda Hutbesi”nde:

"…Ey insanlar!

Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emriyle helal kıldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır(…)"hitaplarıyla değerlerine vurgu yapılarak dinimizin kadın hakları konusundaki titizliğinin altı çizilmiştir.

Kur’an-Kerim’de Yüce Yaratan:

“Erkek ve kadın bütün müminler birbirlerinin dostları ve velileridirler. İyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirirler, namazı kılarlar, zekâtı verirler, Allah'a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunları Allah rahmetiyle yarlığayacaktır. Çünkü Allah azîzdir, hakîmdir.” (9/71) buyurarak kadın ve erkeği insan sıfatıyla ve eşit olarak değerlendirmiştir.

Dünya nüfusunun yarıdan fazlası ve aynı zamanda yaşlı nüfusunun çoğunluğu kadındır.

Dünyada,gelişmiş ülkelerde,Türklerde, islâmda,Osmanlıda,Cumhuriyet döneminde kadının yeri ve önemi konularının her biri bir tez konusudur, ele alınması gereken  elbette çok şey vardır.

Mazide nüfus sayımında toplama dahi dahil edilmeyen kadınların günümüzde de sorunları bütünüyle çözülmüş değildir.Sosyal alandaki,İş ve çalışma hayatındaki ayrımcılık,eğitimden yoksun bırakılma, miras hukuku ve medeni hukuktaki ayrımcılık,eş seçme, evlilik, çok eşlilik,boşanma,fiziki şiddet ve psikolojik baskı,cinsel istismar,tecavüz,hamilelik ve annelik dönemi  haksızlıklar, töre ve namus davaları…

Dünya genelinde çok çeşitli kurum ve kuruluşlar kadınların karşılaştığı sorunların çözümü için çalışmalar yapıyor.Ancak 21.yy.da gelinen nokta hala cücedir.

Kadın haklarının teslimi,huzur,saadet,mutluluk ve barışın,insani bütünleşmenin teminidir.

“Elbet  sefil  olursa  kadın, alçalır beşer.”  Tevfik  Fikret

Hak, her zaman gücün üstünde olmalıdır. Adalet ancak bu şekilde sağlanabilir.

A.H.Tanpınar’ın dediği gibi: “Haksızlığı her kabul ediş, daha büyüğünü doğurur.”

Atatürk:“Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”demiştir.

Türk kadını her zaman güçlüdür.Kurulan ilk Türk devletinden bu yana devletin kuruluşunda, yönetiminde daima erkeğin yanında yer aldığının ve gereken saygınlığı gördüğünün unutulmaması gerekir.Kahraman,vatansever Türk kadınlarımızı örnek alıp her konuda duyarlı olarak evlatlarımızın ve Ülkemizin geleceği için çok çalışmamız gerekiyor.

Bu anlamlı günümüzü bir Türk kadını olarak gururla ,sevinçle ve minnetle kutlarım.