Kadınlarının yüreği yaralı toplumların, erkekleri de sağlam değildir!

Yine bir, “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” Haftasındayız…

Dünya; bölgesel ve küresel olarak akla hayale gelemeyecek çatışma ve hoyratlık içindeyken, yazımın başlığındaki özlemin gerçekleşmesinin imkansız bir “düş” olduğunu biliyorum...

* * *

Ecelsiz ölümlerin…

Vicdanı kör,

Yüreği sağır,

Vampirlerin elleri cırnaklı,

Besini kandır!

Ölümü herkes yaşar da...

Zamansızı ölümden de öte ağırdır ağır!

Yine de güzel bir dünya için; düş kurmanın, deryada bir damla olmanın, sevgiye, insana, doğaya, emek vermenin değerli olduğunu düşünüyorum!

“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü”nün kazanılmasında büyük acı, mücadele ve emekler bulunmaktadır…

1957 yılında, Amerika’nın New York Kentinde dokuma işçisi binlerce kadın “eşit işe eşit ücret” istemiyle bir grev başlatır! İşverenin polisiye tedbirleri karşısında kadınlar kendilerini fabrikaya kilitler.

Olayda bilinmeyen bir nedenle çıkan yangında yüzden fazla işçi kadın yaşamını yitirmiştir! Bundan sonra tüm Dünya’da hız kazanan kadın hareketleri eylemlere dönüşmüştür. 1910 yılında, “Clara Zetkin” liderliğinde 2. Enternasyonal toplantısında Birleşmiş Milletler Cemiyeti’ne başvurular sonucunda oy birliği ile bu anlamlı farkındalık ve mücadele günü kazanılmıştır!

Dünya’da bunlar olurken, ülkemizde de yenileşme ve kadın- erkek eşitliğine dair bazı girişimler vardı…

Asıl değişim ise; Atatürk liderliğinde kurulan özü; çağdaşlaşmaya dayalı, laiklik temelinde, Cumhuriyet’le olmuştur. Ülkemiz kadını, Cumhuriyet’le birlikte yeni bir; “anlayış duyuş, düşünüş, giyiniş ve yaşam biçimine kavuştu…

Sonrasında ise; bu hak ve özgürlükler korundu, geliştirildi, denilemez!

* * *

Yaşamın yarısı kadın, diğer yarısını da doğuran doyuran yine kadın!

ANLAYANA KADIN!

Güne ışık, yaşama düzen, renk,

Sevd aşk yoldaş,

Yar yaren arkadaş kardeş,

Anlayana; bir bedenden çok ötesi...

Eşsiz duygu, uzun saç, akıl fikir istenç!

Ne değildir ki KADIN?

Ülkelerin, uygarlığı kadına bakış açısıyla koşuttur!

Özünde, “Kadın Hakkı” insan hakkından ayrı düşünülemez…Hepimiz ilk eğitimi aileden alırız. Duygu dünyamızın mimari ise annelerimizdir. Sonraki yıllarda sosyal yaşam ve düşünsel iklimden etkilenir, şekillenir kimliklerimizi kazanırız.

Yaşam boyu da; siyasi lider, yöneten, kanun yapıcı, aydın, bilim insanlarının sözleri ve davranışlarından olumlu- olumsuz etkileniriz…

Bir yerde insan hak ve özgürlüğü yok sayılıyorsa, kadın, çocuk ve hayvan haklarında da söz edilemez…

İnsan hak ve özgürlüklerinin olmadığı bir yerde; kadın ve çocuk hakkı koşulların getirdiği ortamla yok sayılır, ihlal edilir, ne yazık ki!

Sürekli yüceltilen erkeklik ve güç olgusunun “erkeklik egosunun” sonraki yıllarda ne tür tehlikeler ve üzücü olaylara neden olduğunu yaşıyor, görüyoruz.

* * *

KADINIZ BİZ

Yediveren gülleriyiz,

Yüreğinin çıngısından tutuşan,

Küllerinden doğan, Zümrüt-ü Anka kuşuyuz!

Umut da, yaşam da biziz,

Kadınız, kadınız biz!

Gelecek yıllarda sorunların azaldığı, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” dileği ve özlemiyle!