Ülkemizde kadın cinayetleri, bir toplumsal sorun boyutuna ulaşmıştır. Son işlenen kadın cinayetine yorum yapmak veya henüz olay sıcaklağını koruduğu için sadece onun üzerinde durmak, bir toplumsal sorun haline gelen olayda yaraya merhem olmaz.

          Biz konuya genel bir bakışla, toplumsal yaramıza çare arayacağız. Geçmiş yılları bir yana bırakalım, sadece bu yılın ilk yedi ayında kadın cinayeti sayısı 245’e ulaşmış. Bu cinayet olmaktan öte vahşete dönüşmüştür. Bir de olaya şu yönüyle bakalım, her dönemde kadın cinayetleri ülkemizde ne yazık ki olmuştur. Fakat hiçbir zaman bu dönemdeki kadar yoğun olmadı. Sebebi nedir?

           Öncelikle kadın cinayetleri toplumsal ve kültürel bir olaydır. Bir erkeğin öfkelenerek ya da cinnet geçirerek kadını öldürdüğünü söylersek, soruna kökten çözüm bulamayız. Asıl iş oralara nasıl geldi? O alt yapıyı neler oluşturdu? Onun sosyal , toplumsal ve psikolojik boyutları üzerinde duralım, yarayı iyi teşhis edelim ki neşter atacağımız yerden çözüm alalım.

            Olayı sadece ceza yöntemi veya idam getirerek de başlıbaşına çözme olanağı yok. Öyle olsaydı idam olan ülkelerde bu tür cinayetler olmaması lazım. Oysa idam olan ülkelerde de bir eksilme yok. Demek ki ceza başlıbaşına çözüm değil. Olayın toplumsal ve sosyolojik, kültürel olduğunu söyledik. O halde çözümü de burada arayacağız.

             Feodal kalıntıların yoğun olduğu, bizim ülkemiz gibi ülkeler, erkek egemen toplumlardır. Erkek egemen toplumlarda kadın hor görülen, ikinci sınıf insan konumundadır. Onun için Nazım bir şiirinde ülkemizdeki kadının durumunu “Soframızdaki yeri, öküzümüzden sonra gelen” diye betimlemiştir. Tam da feodaliteye özgü bir tanımdır bu.

              Erkek egemen toplumlarda erkek kışkırtılan, şımartılan, kadın susturulan, bastırılan konumdadır. Örneğin feodal anlayışın yoğun olduğu yerlerde, yolda yürürken kadınla erkek kesişirse kendinden küçük te olsa kadın durur, erkeğe yol verir. Sonra kadın geçer. Yine kadın yolda eşinin önünde yürürse kınanır durumdadır. Eşinden en az iki adım geriden gitmelidir.

             Feodal ve dinsel baskının yoğun olduğu toplumda erkek kuldur, kadın ise erkeğin kulu. Kısacası kulun kulu. Kadına böyle bakılınca, kadının geçinemediği eşine ayrılık davası hakkı da olamaz. Olursa bu iş maço erkeğin onuruna, erkeklik gururuna dokunur.  Erkeğin tüm olumsuzluklarına rağmen hiç bir hakkını savunma şansı yoktur. Çoğu yerlerde kadın önemsenmediğinden,  anne baba mirasından bile mahrum bırakılır.

             Kadının özgür bağımsız olmasının ilk yolu ekonomik özgürlüğünü kazanmasından geçiyor. Bu öncelikli ve olmazsa olmaz düşüncemizdir. Kadın ne sadece çocuk doğuran bir kuluçka makinasıdır, ne de sadece mutfağa hapsedilmiş, bir mutfak robotu.  O erkeğin eşi ve eş olmaktan gelen eşitidir.

          İşte feodal anlayış artıklarından beslenen insanımız ve ona yön veren konumundaki üst düzey ve politikacıların yaklaşımına bakalım. Yöneten konumundaki politik zihniyete bakalım.

           Açılım sürecinde Rize belediye başkanı ne demişti?Biz terörü bitirmek için Kürt kadınlarını ikinci eş olarak alalım.” söylemi ile kadın bedeni üzerinden politika…

          AKP Samsun İl Başkanı ise “Başı açık kadın perdesiz eve benzer, ya kiralıktır, ya satılık”…İlginçtir bir hakim ise kadının; “Karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmemek lazımdır” dediŞaşırmayın; Evet evet aynen böyle dedi

           Ayhan Sefer Üstün AKP Milletvekili; “Tecavüzcü kürtaj yaptıran kadından daha masumdur” dedi.

           Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu; “Bayanlara evdeki işler yetmiyor mu?” demiştir.

           Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç; “Kadın iffetli olacak, herkesin içinde kahkaha atmayacak.” derken

             Tasavvuf düşünürü Ömer Tuğrul İnançer; "Hamile kadının sokakta gezmesi uygun değildir” demektedir.

          Sağlık Bakanı Recep Akdağ; “Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar”,

           Erkan Ekmekci (AKP İl Genel Meclis Üyesi) ”Kızlar okuyunca, erkekler evlenecek kız bulamıyor”

          Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan; “Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum, kadına şiddet abartılıyor”

          Melih Gökçek; “Annesi tecavüze uğruyorsa çocuğun suçu ne? Annesi ölsün.”

          Maliye Bakanı Mehmet Şimşek; “Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek”

          Eski Sağlık Bakanı Ziya Müezzinoğlu; “Annelerin, annelik kariyerin dışında bir başka kariyeri merkeze almamaları gerekir” diyor.         

          Bu feodal dönemin düşünce zihniyetiyle ve kadını öteleyerek, örseleyerek erkeğin kulu görerek cinayetleri çözemeyiz.

           Kadın anamızdır, ablamızdır, kardeşimizdir, babaanne, anneannemizdir, en önemlisi de eşimiz ve eşitimizdir. Aynen bir elmanın diğer yarısı gibi. Kadına toplumda hak ettiği yeri sosyal ve toplumsal olarak verir ve öyle bakarsak, sorunlar da büyük oranda çözülecektir.