Bu konuda çok yazılıp çizildiğini düşünüyorum .Ben çok olumsuzluk yazmaktan yana değilim, hayatın hep güzelliklerini umudu barışı sevgiyi aşkı anlatmak istiyorum. Yazılarımla, resimlerimle, fotoğraflarımla ,hayata olumlu ve güzel bakmak, bu konuda farkındalık yaratmak isterim. Güzellikleri paylaşmak benim misyonum belki de…

Ancak çok yakın zamanda geldiğim memleketimde Kadeş Meydanı’nı görünce hayal kırıklığına uğradım, bir daha üzüldüm. Çorum’un kendine has o güzelim dokusunu çok severdim Gazi Caddesi sonunda zarif Saat Kulesi , mimarisi ve anılarıyla Belediye Binası , Yeni Hamam, Arasta ,Ulucami, daracık Ayakabıcılar Sokağı -ki restorasyon ayrı bir eleştiri konusu- İstiklal İlkokulu derken, gerçekten tarihin sayfalarında gezer gibi olurduk.

Her yerde olduğu gibi o eski antik yapılar, anılarıyla kısmi de olsa estetik ve zarafetleri ile direnmeye çalışıyorlar. Aynı hayal kırıklığını Edirne’de de yaşadım. Tarih estetik olmayan kich yapılara karşı direniyor. Mimar Sinan eserleri direnişte yıllardır.

Kadeş Barış antlaşmasının tarihteki önemini biliyoruz. MÖ 13. yüzyılın başında, Kadeş Savaşı'nı sonlandıran, Mısır Firavunu II. Ramses ile Hitit Kralı III. Hattuşili arasında, bazı kaynaklara göre MÖ 1285, bazı kaynaklara göre MÖ 1280, bazı kaynaklara göre ise MÖ 1286 yılında imzalanan ve Suriye topraklarının paylaşılması ile neticelenen barış antlaşmasıdır. Yakın Doğu’da imzalanmış ilk antlaşma olma niteliğini taşır. Şu güne kadar kaydedilmiş-bulunmuş- en eski uluslararası antlaşma-olmasına karşın daha eski antlaşmaların varlığı kanıtlanmıştır. Orijinal olarak Akad dilinde yazılmış Mısır dili ve Hititçe'ye de kopyalanmış eşit koşullar altında,imzalanmış olan antlaşmanın kil tabletten kopyası Hitit İmparatorluğu'nun başkenti Hattuşa (Boğazköy) antik kentinde yapılan kazılar sonucu 1906 yılında bulunmuştur.

Tarihteki ilk uluslararası antlaşma olarak kabul edilen Kadeş in anlamı büyüktür. Özellikle hala savaşların devam ettiği Orta Doğu coğrafyasında, keşke benzeri antlaşmalar yapılabilse…

Ancak böyle anlamlı bir isme yakışır bir meydan olsaydı, yıllar önce o güzellim heykeller asıllarına tıpatıp benzerken aslan figirünün kediye benzemesi olacak iş değil bence…

Kim yaptı, kim tasarladı bilmiyorum. Düşünceye gelince, düşünenlerin yüreğine sağlık, çok güzel çok anlamlı…Keşke tasarım da bir o kadar güzel ve anlamlı olsaydı…

Antik dönem mimarileri, genellikle mekezden yayılan bir anlayışla meydanlar için çok uygundur ve çeşitli kapılarla, kapıları bekleyen güçlü figürlerle yerleşim tamamlanır. Bütün bakılırsa bu görülebilir böyle bir yaklaşımla tasarlansaydı ve meydan özelliği korunsaydı…

Meydanı tam da ortadan bölen ve gerçekten aslan figürü ile ilgisi olmayan heykellerin arkasındaki iki taraflı oturma mekanları ise ne modern ne klasik…Ne de Hititlerle bir ilgisi var…

Etrafındaki yapıların dış cephelerinde kullanılan malzeme alanı daralttığı gibi, gözü yoran bir tasarım olmuş.

Leblebi için keşke çok ayrı bir alan yapılsa…Kadeş meydanı ve leblebi hiç olmamış. Üçyüz yıl önce AHMEDİ SEVER isimli bir şahsın leblebiyi yaptığı söylenir. Hititlerden çok sonra…Bunun için ayrı bir alan, ayrı bir tasarım bile olabilirdi.

Oysa, bu anlamlı isme ne güzel anlamlı tasarım olurdu. Uluslararası bir yarışma açılabilirdi; adına yakışır, ilk uluslararası barış antlaşmasına uygun düşerdi. Belki Çorum için cazip bir turizm alanı daha açılabilirdi. Artık golabal bir dünyada yaşıyoruz ve insanlar sosyal medya aracılığı ile kendiliğinden tanıtım yapıyor. Özellikle fotoğraf çekmeye çektirmeye gidiyorlar böyle özgün yerlere .

Tüm bunlar düşünülerek planlanabilseydi…Belki yapılır, ne bileyim…

Biz umut edelim o güzelim Gazi Caddesine uygun, ismine yakışır güzel bir meydanı.

ANKARA